G
eçen hafta Can Azerbaycan’da idim.
İçinde hukukçuların, tıp doktorlarının, yazarların, şairlerin, medya mensuplarının, iş adamlarının, milletvekillerinin de olduğu bir vakıf var. Adı tam olarak: “Regional Hüquqi ve İktisadi Maariflendirme İctimai Birliği”…
Bu vakıf, Türk dünyasına, kültürüne, edebiyatına göstermiş olduğum yakın alaka ve katkılarımdan dolayı bendenizi bir ödül ile taltif edip ödül töreni için Can Azerbaycan’a davet etti ve biz de “davete icabet etmek lazımdır” dedik ve yola revan olduk…
Atalar yurduna gitmenin ne denli heyecanlı olduğunu gidenler iyi bilirler. Tören gününden itibaren Azerbaycan’da Nevruz kutlamaları başlamıştı. Bu “bahar bayramı”nı ve ritüellerini de yakından gözlemleme imkânı buldum…
Ancak ne ödül ne diğer etkinlikler Karabağ’a gidişim kadar etkilemedi beni. Ne yazık ki Karabağ, yirmi altı yıldır Ermenilerin işgali altında. Karabağ aslında Azerbaycan’ın olduğu kadar Türkiye’nin de ilgi alanındadır. Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva ve Ahmet Yesevi Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Fatma Sönmez ve Moda Tasarımcısı Şervin Hanım ile bir öğlen vakti yola çıktık.
Ganire Hanım, asker kamuflajlı yeleğini giymiş gelmişti. Açıkçası bu yürekli kadını ne vakit görsem, içime bir sızı çöker. Hayıflanırım. Keşke bizim de Meclis’imizde bir Ganire Hanım olaydı derim. Yol boyunca Karabağ’ı, Hocalı Katliamını anlattı bize. Gelecekle ilgili ilginç tasavvurlarını öğrendik.
Ve nihayet üç saati aşkın bir sürede Karabağ Çocuk Mercanlı’ya vardık. Bu bölge Karabağ’ın Cebrail iline bağlı Azerbaycan kontrolündeki tek köy… Ermenilerin işgal zamanında yakıp yıktığı köy Azerbaycan kontrolüne geçince yeniden kurulmuş. Yüzlerce ev yapılmış, okullar, kültür merkezleri inşa edilmiş. Her türlü ihtiyaç kısa zamanda giderilmiş.
Ermeni işgaline rağmen evini, yurdunu terk etmeyen, uzun yıllar ailesiyle tek başına Ermeni ateşi altında kalan Oktay Heziyev ile tanışıyoruz. Yüzünde tarifsiz bir keder var. Anlıyorum ki vatan Oktay Heziyev gibi serhat beyleriyle güvendedir. Emanet ehlindedir.
Azerbaycan Cumhuriyeti, bölgeye çok ciddi ödenek ayırarak iki üç yıl gibi çok kısa zamanda Çocuk Mercanlı’yı yeni baştan imar edip dosta düşmana inat bölge sakinlerinin hizmetine açmış. Işıl ışıl bir kasaba karşımızda duruyor ve site şeklinde tek katlı ve müstakil evlerden oluşan şirin evler şimdi dışarıya göçen Karabağ sakinlerini bekliyor.
Nüfus, işte böyle zamanlarda hayati öneme haizdir. Terk edilen bu bölgenin yeniden canlanması lazımdır. Bizlere de çok görev düşüyor. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, TİKA gibi kurumlarımızın bu bölgede faaliyetlerini artırması gerekiyor. Nitekim TİKA’nın geçtiğimiz yıl bu bölgede birçok faaliyet yaptığını öğrendik, mutlu olduk ancak elbette yeterli değildir.
Karabağ, Türk Milletinin ortak meselesidir… Karabağ’ı ne görmezden gelebiliriz ne de yok sayabiliriz. Karabağ’a her türlü imkân ve yardım ivedilikle seferber edilmelidir. Aşırı yağan yağmurdan üşüyen bizleri evlerine davet eden ailenin misafirperverlikleri bire bir Anadolu gibiydi. Bütün bunlara şahit olunca aklıma Yavuz Bülent Bâkiler’in Karabağ şiiri düşüyor:
“Şimdi uzaklarda kalan bir şehir vardır
Ki sızlatır yüreğimi yıllardan beri
Vatan olmasına vatan Anadolucasına
Ama vatan haritamda yok yeri.”
Yeni inşa edilen Çocuk Mercanlı Camii bütün güzelliğiyle ruhuma gülümsüyor. Karabağ’da Çocuk Mercanlı’da hayat yeniden başladı başlamasına ancak birkaç yüz metre ötede işgalci Ermeni varlığının soydaşlarımıza silah doğrultarak beklemekte olduğunu da hemen belirtmeliyim.
Çocuk Mercanlı, Cebrail İline bağlı. Cebrail Valisi Kemal Hesenov Beyefendi ne kadar mütevazı, alçak gönüllü. İnsanlarla iletişimi ne kadar içten ve insani. Bu arada Karabağ Milletvekili Flora Kasımova Hanımefendi ile tanışıyoruz. Görmüş geçirmiş, bütün acı ve kederleri yüzünde ve gözlerinde okuduğumuz bu güzel Hanımefendi Karabağ şehitlerinden söz ediyor, o günleri yeni baştan yaşıyor sanki.
Şimdi aklım Karabağ’da kaldı.
Bu mesle çok karmaşık, çok çetrefilli bir sorun. Karşımızda Ermenistan olsa da aslında bunun bir gölge olduğunu herkes biliyor. Ne yazık ki güneyimizde de doğumuzda da büyük devletlerin türlü türlü tezgâhlarıyla karşı karşıyayız. Allah Müslümanlıkla yoğrulan bu ezelî ve ebedî Türk yurtlarını korusun inşallah…