Balkanlar - Rumeli

Osmanlının Dobrucası

resim

Dobruca, Tuna ile Karadeniz arasındaki bölgedir. Asırlarca Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır. İslamiyet’i Dobruca’ya ilk defa bundan yedi yüz yıl kadar önce Selçuklu Sultanı İzzeddin Keykavus (1262-1263) ulaştırdı. Ordunun içerisinde Ahmet Yesevi hazretlerinin dervişlerinden Sarı Saltuk da bulunmaktaydı. 

Buradaki Müslümanlar Sünni ve Hanefi mezhebindendir. Türk ve Tatar topluğu için manevi, dini birliği sağlamada İslamiyet ve Türkçe yapıcı bir faktördür.  15. Asırdan başlayarak 19. Asrın son çeyreğine kadar zamandaki Osman idaresinde Türk ve Tatar topluluğu arasında İslamiyet çok kökleşti, yerleşti. Bu devirde pek çok cami, mescit, medrese ve kadılıklar kuruldu. 

Dobruca’daki Türkler, Osmanlı idaresinde olduğu gibi (1418-1877), Romen idaresi altında da kendi dini hayatlarını yaşadılar; rahatça ibadet edip din, vicdan, inanç ve ibadet hürriyetine sahip oldular. Türk topluluğu bu konuda kendilerine tanınan serbestliği hiçbir zaman kötüye kullanmadılar. Osmanlı’nın idaresinde olduğu gibi Romen idaresinde de devletin çıkarttığı kanun ve nizamlara tam uydular ve saygı gösterdiler.

Osmanlılar ve Ruslar arasında veya Türkler ve Romenler arasında geçmişte yapılan savaşlar, Dobruca’daki etnik grupların birlikte yaşama düzenini bozamamıştır.  Türkler ve Romenler birlikte huzur içinde yaşamışlardır. Bunun sebebi de, karşılaştıkları ortak problemler karşısında birbirlerine yardım etme ihtiyacını duymalarıdır. 

Romanya’da toplumların elit grupları politik, idari, ideolojik hasımlıklarına rağmen dindarların, din adamlarının manevi telkinlerine uydular, onları desteklediler. Ne papazları, ne de imamları komünizm diktatörlüğü zamanındaki hapishaneler, sürgünler, ölüm kampları, terör ve resmi ateistlik yıldıramadı, yıkamadı. Bunlar, bu zor şartların üstesinden gelebildiler. Komünizm diktatörlüğü toplum liderlerine işkence yaptıkça, sürgünleri gönderdikçe onlar bilendiler ve daha da güçlendiler. Komünizm diktatörlüğü dönemi hariç ne bir kilise ne de bir cami yıkılmadı veya yeri değiştirilmedi. 

İslamiyet’in esasları sözlü olarak nesilden- nesile aktarılarak günümüze kadar gelmiştir. 1850-1860 yıllarına kadar çoğunluğu teşkil eden Dobruca’daki Müslüman halk her köyde, her bucakta, her kasabada ve şehirde en az bir mescit ve cami yapmışlardır. 

1900 yıllarının başına kadar Köstence vileyetinde 166 cami vardı. Dobruca’nın en büyük ve en güzel Sultan Abdülmecid camisidir. 1853-1856 yıllarında Kırım savaşından sonra Dobruca’daki Osmanlı Paşası Sait Paşa’nın yardımı ile Kırımdan getirilen 6 000 Tatar göçmeni bugünkü Mecidiye’ye yerleştirildi ve buraya Padişahı Sultan Abdülmecid Han’ın 2 Eylül 1857 yılındaki fermanı ile bir camii yapıldı. Binada Lübnan dağlarından getirilen selvi ağaçları kullanıldı. Caminin Kuzey Batı köşesinde 25 metre yüksekliğinde bir minare vardır.  Kremitle kaplanmış çatısı, Osmanlı yeni klasik sanatının özelliğini taşır. Caminin giriş kapısı üzerinde Sultan Abdülmecid tuğrası ve bir de Türkçe kitabe vardır.
 
Kral cami, Köstence’nin merkezinde bulunan ikinci büyük camidir. Şehrin mimari abidesi olan bu cami her yıl on binlerce insan tarafından ziyaret edilmektedir. Cami , 1910 tarihinde Romen devleti tarfından yaptırılmıştır. Romanya’da Tuğla ile Betonarme’nin birlikte kullandığı ilk yapıdır. Dobruca’da böyle değişik sanat uslubuna sahip başka bir cami yoktur. Göklere yükselen 47 metrelik minaresi vardır. Minarenin şerefesine 140 basamaklı merdivenle çıkılır. Caminin meşhur halısı baraj yapılması ile sular altında kalan Adakale adasındaki camiden getirilmiştir, boyu 9, eni 16 metredir, 490 kilo ağırlığında tek parça olan bu halı, Sultan Abdülhamid tarafından Adakale camisine bağışlanmışıtr. Halı Türkiye’nin ünlü sanat merkezi Hereke’de dokunmuştur.

İlgili Gönderiler

1 / 34