ahya Kemal, vatan duygu ve
düşüncesini, çoşkun bir sevgi ile estetize eden bir vatan şairidir. Vatan, onun
şiir kaynaklarının arasında önemli bir yere sahiptir. Yahya Kemal’in vatan
haykırışı kendine özgü bir sestir. Irkçılığa değil; tarihi, coğrafi ve sosyolojik
gerçeklere dayanan vatan anlayışı, gerçekçi ve yüksek şahsiyet değerlerine
sahip bir fikirdir. Vatan, bir milletin hayat damarıdır. Binlerce yıllık
değerlerimiz ve şahsiyetimiz, vatan coğrafyası üzerinde millî ruh ve karaktere
bürünmüştür. Fert… Vatanın evladı, maziden atiye anavatanın nesilleri…
Bir millete mensup fertler,
dağları, taşları, ağaçları, denizleri, ırmakları ve bütün her şeyiyle vatan
toprağı üzerinde, kendi tarih ve coğrafyaları ile millî bir boyutta olgunlaşır
ve diğer milletlerden ayrı bir millî benlik kazanır. Bunun sonucunda insan ile
vatan yekvücut olur. Onun vatan anlayışı; fert, tarih, kültür, sanat ve
toprakla bir bütündür. “Şairde,
İstanbul, Fetihten itibaren geçen bütün zaman kadrosu içinde, tarihi, tabii,
sosyal… bütün hususiyetleriyle, bölünmez bir ‘bütün’, millî varlığımızın bir
sembolü olarak yaşar.”
1071 Malazgirt Zaferi… Anadolu
topraklarının Türklere açıldığı muhabere… Malazgirt Zaferi, Yahya Kemal için
bir başlangıç noktasıdır. “Tâ Malazgird
ovasından yürüyen Türkoğlu” mısrası, Anadolu topraklarının Türk vatanı
olduğu Malazgirt Zaferi’ne işaret eder. Zira o, şanlı mazimizin ve Anadolu
topraklarının büyük Türk milletini yaptığına inanır. Ona göre “vatan bir mefhum değil, doğrudan doğruya
cedlerimizin doğduğu, bizim doğduğumuz, evlatlarımızın doğacağı topraktır.
Toprağın bir rengi bir milliyeti vardır. Milletler büyük muhaceretlerden sonra
yerleştikleri toprakları kendi öz şahsiyetleri ile temsil etmişlerdir; İtalya
toprağı İtalyan, Fransa toprağı Fransız, Almanya toprağı Alman olduğu gibi
Türkiye toprağı da Türk’tür”.
Buna göre Türkiye toprağı bir
beden, Türklük ise bir ruhtur. Ruhsuz bir beden nasıl ceset gibi olursa,
bedensiz bir ruh da hayalet gibi olur. O hâlde vatan ve millet birbirini
tamamlayıcı iki değerdir. “Türk vatanı,
cedlerimizin yattığı, yeni nesillerimizin doğduğu, topraklarında gezdiğimiz,
çift sürdüğümüz, ekmeğini yediğimiz topraklardır. Bu vatan toprağı saha saha,
millî azmin, millî hayatın, millî mefkûrenin birer tecellisiyle tekevvün
etmiştir.”
Yahya Kemal’e göre “Açılmış bir toprak ancak ilk gömülen bir
insan ve ilk doğan çocukla vatan olabilir. Onun Malazgirt Zaferi’ni bir başlangıç noktası
alması, bu zaferle Türklere açılan Anadolu topraklarındaki millî mazinin, büyük
Türk medeniyetini ve millî karakterimizi meydana getirdiğine inanmasıdır. “Kökü mazide olan bir atiyim.” diyen
Yahya Kemal’e göre vatan toprakları üzerinde yükselen büyük Türk medeniyeti ve
millî karakterimiz, geçmişten geleceğe yine bu vatan toprakları üzerinde
yükselecektir. İşte onun şiirlerinde ve nesirlerinde nakış nakış ördüğü vatan
fikri budur.
“Tâ Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu”, yaşadığımız ve
kaybettiğimiz topraklar üzerinde, dokuz yüz yıldan beri bir coğrafyayı, bir
vatan haline koymuştur. Yahya Kemal’in vatan anlayışında diğer önemli unsur da
dindir. Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın da belirttiği gibi, Yahya Kemal, din
duygusuna yeni mana ve şekil veren sanatkârlardandır.
O, milliyetini dininden ayırmaz,
Yahya Kemal’in “Dili bir, gönlü bir,
imanı bir insan yığını” mısrasında işaret ettiği gibi, büyük bir imanla
kendi ahengini bulan Türk milleti, Türk vatanı üzerinde din ile birleşir. Din,
vatan gibi Türk Milletinin kutsalıdır. Toprak, din uğrunda yapılan savaşlar
sonucunda şühedanın kanıyla vatanlaşmıştır. Yahya Kemal’e göre “Bu toprak, cedlerin mezarlarının
bulunduğu, camilerin kurulduğu yerdir. Sanayi-i nefise namına ne yapılmışsa
onun sergisidir.”
Bu anlayışa göre vatan; tarih,
din, millet, mimari, sanat gibi mefhumlarla harmanlanmış, onlarla birlikte
özünü bulan ve varlığını koruyan bir kavramdır. Maddi ve manevi kültür
değerleriyle “kendi gök kubbemiz”
olan vatan, yaşayanlarla ölülerin birleştiği yerdir. Şair, Süleymaniye’de
Bayram Sabahı adlı şiirinde “Yürüyor,
durmadan, insan ve hayalet karışık” mısrasında bu durumu vurgular. Aynı
şiirde vatanı “hür ve engin” olarak
niteler. Vatanın hürriyeti ve istiklali, ferdin hürriyeti demektir. Yahya
Kemal’e göre hürriyeti olmayan insanlar, bir vatan sahibi olduklarını er geç
unuturlar.
Yahya Kemal’e göre Türk vatanı, ne bir
feylesofun ne de bir teorisyenin fikrine sığmaz: “bereket versin ki Türk vatanı, hiçbir nazariyecinin, hiçbir feylesofun,
hiçbir vâizin tefsirine sığmayan ve yalnız kaderin, yalnız onu kuran
müminlerin, onun uğrunda ölenlerin ve ıstırap çekenlerin; onun havasında yaşayan,
onun toprağında çift sürenlerin; onun sinesinde nişanlanan, evlenen ve nesiller
yetiştirenlerin; yalnız ve yalnız onun havasını, iklimini, hâtıralarını edinmiş
olanların; onda yetişmiş olan her kahraman, şâir, bestekâr, hâsılı mütehassis, mütefekkir,
bütün vatandaşların üzerinde yaşadıkları topraktır.”
Türkçe’nin Çekilmediği Yer Vatandır
Bir toprak parçasının
vatanlaşmasında dil de çok önemli bir unsurdur. Zira Yahya Kemal, dil meselesi
hakkında şunları ifade etmektedir: “Türkçenin
çekilmediği yerler vatandır. Ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar. Vatanın
kendi gövde ve ruhu Türkçedir.” Yahya Kemal, millî ve manevi değerlere
sahip bir şairdir. Bu sebepten millî benliğinin farkındadır. Millî benliğini
unutanlara “Acabâ, bizim vatanımız gibi,
geniş bir memleketi olup da onu asla görmeyen, edebiyatta, gözleri ecnebi bir
âleme dalmış ve yalnız o âlemden bahseden başka bir millet var mıdı?” şeklinde
sitem dolu sözlerle haykırır.
Umut Erdoğan