Kazakistan Güvenlik Çatısı
“Kazakistan Güvenlik Çatısı” olarak da adlandırabileceğimiz bu husus, bir anlamda Orta Asya devletlerinin de bağımsızlığının garantisi anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, Kazakistan’ın güvenliği ve bağımsızlığı aynı zamanda bölgenin bağımsızlığı ve güvenliği anlamına gelmektedir. Aynen “Siyam İkizleri” örneğinde görüldüğü üzere, burada derin bir karşılıklı bağımlılık ilişkisi söz konusudur.
Rusya Federasyonu ile bölge arasında bir tampon bölge konumunda olan Kazakistan, Çin-bölge açısından da önemli bir jeopolitik yere sahiptir. Çin’in “Batıya Doğru Stratejisi“nde kilit bir yere sahip olan Kazakistan, Pekin açısından sadece bir enerji kaynağı değil, uzun vadede “Batı’ya Doğru Yürüyüşü“nde ticari ve aynı zamanda askeri güzergâh özelliği itibarıyla da bir köprübaşı ülke konumundadır.
Dengesizliğin Dengeleyicisi
Doğu ve Batı arasında bir köprü konumunda olan Kazakistan, kuzey-güney, doğu-batı arasında da bir kesişme noktası olarak da ön plana çıkmaktadır. Kazakistan’ın sahip olduğu bu konum, kaçınılmaz olarak bu ülkeyi bölgede ve uluslararası arenada çok daha hassas bir iç ve dış siyaset izlemeye mecbur kılmakta ve özellikle de dış politikada proaktif bir siyaseti kaçınılmaz kılmaktadır.
Duygusallıktan uzak, rasyonaliteye dayalı bu dış politika anlayışı, hiç kuşkusuz beraberinde büyük bir saygınlığı da getirmektedir.
Bölgede dengesizliğin dengeleyicisi konumunda bulunan Kazakistan, dış politikasında dengeye dayalı çok yönlü dış politika anlayışı ile bölgede entegrasyoncu bir yaklaşımı hedeflemekte ve böylece bölgesel-küresel ölçekte barış, istikrar ve refahın sağlanabileceğine inanmaktadır. Nitekim Kazakistan bugün itibarıyla bölgesel-küresel çapta birçok örgütün aktif üyesi konumundadır; BDT, ŞİÖ, Avrasya Ekonomik Topluluğu, CICA, Türk Konseyi, AGİT vb. bunlar arasında ilk akla gelenlerdir.
Vizyoner Devlet
“Vizyoner Devlet” anlayışı ile hareket eden Kazakistan ve onun Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev; bölgede barış, istikrar ve refahın tesisi noktasında devletler arasında karşılıklı işbirliğini ve dayanışmayı esas almaktadır.
Bu kapsamda öncelikli olarak tarihi, coğrafi ve kültürel-inanç boyutunda ortak bir maziye ve kadere sahip olduğu Orta Asya Cumhuriyetleri ile her türlü entegrasyoncu teşebbüse destek veren Kazakistan, bu doğrultuda ikili ve çoklu işbirlikleri çerçevesinde yapıcı bir rol oynamaya çalışmakta, ortak bir geleceğin inşası noktasında maddi ve manevi tüm gücünü ortaya koymaktadır.
Rekabetten uzak, işbirliğini esas alan bu yaklaşımın ilk somut meyveleri kendisini Türk Konseyi’nde göstermeye başlamış bulunmaktadır.
Kazakistan’ın vizyoner devlet anlayışının en somut göstergelerinden bir diğeri de bağımsızlığının ilk günlerinden itibaren ortaya koyduğu programlardır. Bu nokta da Kazakistan Devleti’nin bir anlamda Büyük Projesi (Grand Project) niteliğinde olan “Kazakistan-2030” ve “Kazakistan-2050” stratejileri bu hususta fazlasıyla ipucu vermektedir.
Hoca Ahmet Yesevi’nin Ruhu
SSCB sonrası süreçte model arayışlarının zirve yaptığı bir dönemde kendi modelini başarıyla gerçekleştiren Kazakistan, Tacikistan İç Savaşı ve Afganistan merkezli olayların akabinde özellikle 11 Eylül sonrası süreçte Avrasya coğrafyasında ortaya çıkan dalgalanmalardan kendisini başarıyla koruyabilmiş ve bu meyanda ulus-devlet inşa sürecinde başarılı bir imtihan vermiştir. Bu model, her şeyden önce Kazakistan halkının ve onun liderinin birbirine olan güveninin ve bölgesine karşı olan tarihi sorumluluğunun en somut sonucudur.
“Kazakistan Modeli” olarak da adlandırılabilecek bu yaklaşımın temelinde her şeyden önce insan yatmaktadır. Hoca Ahmet Yesevi‘nin bütün coğrafyayı kapsayan o büyük ruhu, aynı zamanda bu modelin de özüdür.
İç politikada insan hakları, demokratikleşme, istikrar ve refahı esas alan bu model, Kazakistan gibi etnik açıdan zengin bir ülkeyi aynı zamanda dış politikasında da dikkatli adımlar atmaya zorlamaktadır ki, bununla ilgili açıklamalar yukarıda yapılmıştır. Bu uygulamalar, hiç kuşkusuz, aynı zamanda bu modelin büyük ölçüde dış politika boyutunu da ortaya koymaktadır.
Ankara-Astana Hattı
Türkiye-Kazakistan ilişkileri, Türkiye-Türk Dünyası ilişkilerinde adeta mavi boncukluk bir ikili ilişkidir. Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Canseyit Tüymebayev’in de altını çizdiği üzere, Türkiye ve Kazakistan bugün itibarıyla gelinen safhada Türk Dünyası’nın adeta iki direği konumundadır, iki ülke arasındaki artan iktisadi-ticari hacmin, kültürel-siyasi boyutta da etkileri ortadadır.
Sonuç
Netice olarak ifade etmek gerekirse, Kazakistan bölgede istikrar, refah ve güvenlik merkezi olarak SSCB sonrası dönemde ulus-devlet inşa sürecini başarılı bir şekilde sürdürmeye devam etmektedir.
Güçlü bir Kazakistan’ın güçlü bir Türk Dünyası anlamına geldiği günümüz dünyasında daha aşikâr bir hal almıştır. Bu kapsamda uygulamaya konulan “Kazakistan Modeli“, “Vizyoner Devlet” anlayışı ve güçlü bir işbirliğine dayalı “entegrasyoncu yaklaşım“, bugünkü Kazakistan Devleti’nin başarısının altında yatan en önemli faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu başarının mimarı ise, hiç kuşkusuz Kazak halkının her zaman için büyük desteğini alabilmiş olan lideri Nursultan Nazarbayev’dir. Halkına ve Türk Dünyası’na gönül vermiş olan ve onlara inanan, güvenen Nazarbayev, küresel güç mücadelesinin merkezinde yer alan Orta Asya’da sağlanacak barış ve istikrarın, evrensel barışa hizmet edeceğine de canı gönülden inanmakta ve bu kapsamda her türlü bölgesel-uluslararası çapta yapıcı faaliyetlere bizzat destek vermektedir.
Doç Dr. Mehmet Seyfettin Erol