E
tnik ve dini baskıya maruz kaldığını söyleyen yüzlerce Uygur Türkü doğduğu toprakları terk ediyor. Kaçışın boyutunu gösteren resmi bir rakam yok ancak son yıllarda sayının binleri bulduğu tahmin ediliyor. Yasadışı yollardan kaçanların çoğu aylarca süren, son derece tehlikeli bir yolculuğu göze alıyor. Açlıktan ve hastalıktan ölen bebekler, binlerce kilometre kat etmek zorunda kalan hamile kadınlar, sınırda yakalanıp öldürülen ya da Çin’e iade edilen edilen babalar kaçış yolculuğunun alışılmış görüntülerini oluşturuyor.
Kaçak olarak girdikleri ülkelerdeki hapishanelerdeki kötü şartlardan dolayı hastalanıp ölenler, güzergahta bulunan ülkelerde kiraladıkları evde yakalanmamak için için bir yıl boyunca dışarı çıkamayanlar, gruplar halinde götürüldükleri için eşini veya bir başka yakının bir sonraki kafileye bırakıp bir daha bu kişilerden haber alamayanlar… Her birinin hikayesi ayrı insanın yüreğini sızlatıyor.
Tek Hedef Türkiye
El Cezire’nin haberine göre tehlikeli yolculuğun tek bir hedefi var; özgürlüğe ve Türkiye’ye ulaşmak. İşsizlik ve ekonomik sıkıntılardan yakınan, İslama uygun yaşamanın “siyasi suçlu” olmalarına sebep olduğunu savunan Uygur Türkleri, çocuk kotası sebebiyle de bebeklerini devletten saklayarak büyütüyor. Çin yönetiminin bölgeye Han Çinli nüfüsu yerleştirerek asilmilasyon politikası uyguladığını belirten Uygurlar, her geçen gün gelişen bölgede yeni açılan fabrikalara kendilerinin değil, Han Çinlilerinin işe alındığını söylüyor. Çin, 1990’larda Uygur nüfusunu 8 milyon olarak gösterdi. Uygurlar ise kendi nüfuslarının 20-30 milyon olduğunu iddia ediyor.