Dil ve EdebiyatTürk Dili

Uydurma Dil Deliliği

Affınızı dilerim, açık konuşacağım: uydurma dil meselesi şu, bu değil, düpedüz bir deliliktir. Hepimizin bu yüzden bir kaç telimiz eksildiği için birbirimizin pek o kadar farkına varmıyoruz. Yoksa, yaşlı başlı bir adamın, ana dilinin herkesin bildiği kelimelerini bırakıp da, kimsenin bilmediği birtakım acayip lâflar etmesine şaşmamamız lâzımdı. Hem de epeyce şaşmamız!

 

Şimdi, ben size “Bu yerlerin sahibi kim?”

Diyecekken:

Bu yeratın iyesi kim?” Desem, yüzüme bir tuhaf bakmaz mısınız?

—Nenin?

—Bu yeratın!

—Nesi?

—İyesi!

—Yerat mı dedin?

—Evet!

Parmağımla toprakta bir sınır çizerek:

—Bu yeratın iyesi!

 

Hafifçe toparlanarak kendinizi korumağa hazırlanırsınız. Ama, “yerler” yerine “yerat” değil de, “erler” yerine “erat” desem, böyle yapmıyorsunuz? Niçin? Müşterek deliliğimizin kelimesi de ondan!…

 

Acaba, asker gibi her türkün bildiği bir kelimeyi “er” ile değiştirmeğe ne lüzum vardı? İş bu kadarla da kalmıyor ki! Askere gitmek yerine ere gitmek diyemiyoruz. Çünkü Anadolu’da ere gitmek, kocaya varmak mânâsına geliyor. Yine asker kelimesini kullanıyor, askere gitmek diyoruz. Ne faydası oldu öyleyse!

 

İye, sahip demekmiş! Eğer aklınıza sahipseniz konuşurken iye diyemezsiniz. Türkçe sözlüğü açın: hep öyle şeyler dolu! Taassup yerine bağnazlık! Neden? Türkçe “bağ” kökünden geliyormuş.

 

Peki “bağ”’in Türkçe olduğu muhakkak mı? Maziye doğru gidildikçe bir kelimenin kökünün milliyetini kat’iyyetle tayin etmeye imkân var mıdır? “Yağ” Çinceden dilimize girmiş deniliyor. Ya “bağ” da Hintçeden girmişse! Dedim ya, delilik.

 

Bir gün, Büyük Millet Meclisi’nde bir komisyon, meclis kütüphanesinin adını “kitaplık” yapmış. Şimdi o yerin adı kitaplıktır. Fakat milli eğitim komisyonundan kanunlar “kütüphane” diye çıkar.

 

Niye kütüphane kitaplık oluyor? Kitap da Türkçe değil! “hane” ile birleşik isim yapmış da ondan mı? Fakat, dilimizde bunlar bir tane değil ki, saymakla bitmez: pastahane, yemekhane, dershane, meyhane, polathane, kağıthane… Hatâ, hattâ tımarhane!…

 

Delilik, dedim ya! Bütün bunların edebi, siyası, malî, iktisadi, içtimaî bir faydası olsaydı, yine neyse… Onun için yapıyoruz derdik. O da yok!

 

Şimdi, bu uydurma dil buhranı tehlikeli bir hal alıyor. Çünkü partizanlık da işe karışıyor. Eskiden zararsız bir delilikti, bu sefer işin içine particilik gayreti de girdiği için saldırıcı bir şekil almak imkânı var.

 

Aman dikkat! Birbirimize kızarak: “olay, dolay, çıkay, sılay, yargıtay!…” Derken, saldıray‘da karar kılmayalım.

Orhan Seyfi Orhon

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128