ahya Kemal hatıralarında şöyle diyor: “Üsküp halkı rivayet ederdi ki, ya Bağdat’ta bir evliya fazla imiş yahut da Üsküp’te; ulemâ henüz bu bahsi halledememiş…”
Üsküp… 520 yıllık Türk şehri!
Türkiye Cumhuriyeti’nin dışında beş vakit ezan okunduğunu gördüğüm ilk şehir. Ve bu şehir Avrupa’nın ortasında!
Ve bu ezan Anadolu’da okunan ezanların makamında. Ortasından nehir geçen şehirlerden Üsküp.
Ortasından nehir geçen şehirlerin hayatı nehire göre şekillenir. Nehir şehri ikiye ayırır. Üsküp’ün ortasından geçen Vardar Nehri şehri coğrafî olarak ayırdığı gibi kültürel olarak da ayırmış. Vardar’ın bir tarafı Müslüman Üsküp, öteki tarafı Hıristiyan Üsküp. Bir tarafta Türkler ve Arnavutlar, öteki tarafta Makedonlar.
Üsküp Makedonya Cumhuriyeti’nin başşehri artık. Haritalara baktığınızda adı Skopje… Yarım milyon kadar nüfusu var. Üsküp’ü ve Vardar’ı önce kaleden seyrediyoruz. Gökdelen denemeyecek birkaç yeni bina ile başını yükseltmeye niyetlenmiş fakat hâlâ orta boylu, yeşili kaybolmamış, sırtını Vodno Dağı’na yaslamış bir şehir. Vardar üzerinde 13 gözlü Fatih Köprüsü (Taşköprü).
Maksat Osmanlı Eserlerinin Görüntüsünü Bastırmak
Vodno Dağı’nda yükselen koca bir haç dikkatimizi çekiyor. Dikkat çekmesi için o kadar yüksekte, o kadar uzun boylu zaten. 66 metre. 2001 senesinde dikilmiş oraya. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılının şerefine. Şehirde yükselen minarelerden daha yüksekte olmak için. Şehrin Müslüman Osmanlı geçmişinin eserlerini, kubbeleri, minareleri ortadan kaldıramayınca, onların görüntüsünü bastırıp buranın artık bir Hıristiyan şehri olduğunu cümle âleme ilân etmek için.
Osmanlı yadigârı beldeler içinde, hâlâ en çok sayıda mimarî eserimizi barındıran şehir burası. Camilerden başka hanlar, hamamlar, çarşılar, çeşmeler, türbeler, mezarlar… Sultan Murad Camii’nin yanındaki Saat Kulesi Osmanlı mülkündeki ilk saat kulesi. 1963’te yaşanan büyük deprem şehirde ve elbette Osmanlı eserlerinde çok tahribat yapmış. Hasar gören eserlerin kimi yeniden yapılanma sırasında ortadan kaldırılıvermiş. Yine de kalanlar kaç gün gezmenizi gerektirecek kadar çok.
Kalanlar… Biz gittik, bir şeyler kaldı. Şimdi neler kaldı, turist olarak görmeye gidiyoruz. Sınır polislerine pasaportumuzu gösterdikten, nazlarını çekip bir de üstüne “baç” (Vergi) verdikten sonra… Ne diyordu Yahya Kemal? “Ya Bağdat’ta bir evliya fazla imiş yahut da Üsküp’te; ulema henüz bu bahsi halledememiş…” Şimdi Bağdat’ta mı, yoksa Üsküp’te mi bir fazla ehl-i salip çizmesi izi var, bu bahsi halledemiyorum.
Ayşe Göktürk Tunceroğlu