eybânî sülâlesinden gelen Buhârâ hükümdarlarının dördüncüsü. 1488 (H.893) senesinde doğdu. 1539 (H.946)’da elli üç yaşında vefât etti. Önce Şeybânî hükümdarlarına bağlı olarak Buhârâ hükümdarlığı yaptı. 1533 (H.940)’ta ise bütün Şeybânî Devleti’ne hükümdar oldu. Otuz sene kadar hükümdarlık yaptı. Cesur ve güçlü bir hükümdar idi. Tefsîr, hadîs, fıkıh ilimlerinde âlim idi. Arabî ve Fârisî’yi bu lisanlarda şiir yazacak kadar iyi biliyordu. Şairliğiyle de meşhur oldu. Aynı zamanda, Buhârâ’dan hareket edip, büyük orduları çöllerden geçirerek, uzak yerlere ulaştırabilen ve gittiği yerlerde zaferler kazandıran, güçlü, maharetli ve cesur bir idareci idi.
Ubeydullah Han, yirmi üç yaşında Şeybânîlerin ikinci derecede (Buhârâ’da) bir hükümdarı iken, 1510 (H.916) senesinden îtibâren bütün hâdiselerde ve bilhassa savaşlarda dâima birinci derecede etkili olmuş ve dikkat çekmiştir. Genç yaşta kendini gösteren Ubeydullah Han, ciddî bir din tahsili de görmüştür. Buhârâ’da bulunan o Zamânın meşhur Ehl-i sünnet âlimlerinden ilim öğrenmiş, Nakşibendiyye büyüklerinden feyz almıştır. Şiirlerinde ve yazdığı eserlerinde, Peygamber efendimizden nakledilerek gelen Ehl-i sünnet îtikâdını anlatmıştır.
Safeviler Üzerine Seferler Yaptı
Ubeydullah Han’ın Buhârâ hükümdarlığı sırasında İran’daki Savefîler, gizli ve açık faaliyetlerle Anadolu ile Orta Asya’da şiîliği yaymaya çalışıyorlardı. Osmanlı Devleti, onların bu hareketine müdâhale ederken, Ubeydullah Han da öbür taraftan İranlılara saldırıp, memleketinde Şiîliğin yayılmasına fırsat vermedi.
Ubeydullah Han, Safevîleri Horasan’dan çıkarmak için yedi defa sefer yaptı. Bu seferlerden altısında zafer kazandı. 1529 (H.935) senesinde yaptığı sefer sonunda geri çekilen Ubeydullah Han, aslında bu seferde de mağlûb olmamıştır. Çünkü bu çekilişten hemen sonra Meşhed’i, ardından da Herat’ı aldı. Dolayısıyla seferlerinin hepsinde gâlib gelmiştir. Yaptığı diğer iki savaş, Hindistan’daki Gürgâniyye Devleti’nin kurucusu olan Bâbür’e karşıdır. Ubeydullah Han, Bâbür’ü, Buhârâ ve çevresinden tamamen çıkardı.
Ubeydullah Han kazandığı zaferler neticesinde Horasan bölgesindeki Herat ve Belh gibi şehirleri, Ehl-i sünnet muhaliflerinden temizledi. Bunların Orta Asya’da ilerleyip yayılmasına kesin bir şekilde mâni oldu. Bütün bu muvaffakiyetlerin yanında ayrıca halkına hizmete ve îmâra önem verdi. Mâverâünnehr’de su tesisleri ve Sabran’da Medrese-i Hâni adı verilen büyük bir medrese yaptırdı. İlmin yayılmasına hizmet edip, âlimleri himaye etti. Buhârâ’yı bir ilim ve kültür merkezi yaptı.
Yavuz Sultan Selim’le Mektuplaşırdı
Ubeydullah Han, muassırı Osmanlı sultânı Yavuz Sultan Selim Han ile dost olmuş, her iki sultan, birbirlerini Ehl-i sünnete muhalif olanlarla mücâdelelerinde desteklemişlerdir. Feridun Bey’in Münşeât-üs-selâtin adlı eserinde; Yavuz Sultan Selim Han’ın Ubeydullah Han’a iki mektubu ve onun da Yavuz Sultan Selim Han’a bir mektubu vardır.
Âlim ve Şair İdi
Hem hükümdar, hem de âlim olan Ubeydullah Han, fıkıh ilmine dâir kitaplar ve Çağatayca bir tefsîr yazmıştır. Nâm-ı Hak adlı bir eseri de Çağatayca’ya tercüme etmiştir. Yine tecvid ve kırâat ilmine dâir Kavâid-ül-Kur’ân ve Fevâid-ül-Furkân adlı bir kitab yazmıştır. Muteber bir eser olan bu kitabını daha sonra kendisi Türkçe’ye tercüme etmiştir. Bu tercümesini on iki bölüm hâlinde yapıp, Tercüme-i Kavâid-ül-Kur’ân ve Fevâid-ül-Fürkân adını vermiştir.
Ubeydullah Han’ın diğer önemli bir vasfı da şairliğidir. Yazdığı şiirlerde Kul Ubeydî, bâzan da Ubeydî mahlasını kullanmıştır. Çağatay Türkçesi ile yazdığı şiirleri, bir dîvân teşkil eder. Ayrıca Arabî ve Fârisî şiirleri de vardır. Şiirleri daha ziyâde Ahmed Yesevî hazretlerinin hikmetleri tarzındadır.
Ubeydullah Han’ın edebî şöhreti de, Orta Asya hudûdlarının dışına çıkmıştır. Nitekim manzumelerine Osmanlı sahasında ortaya konan mecmualarda da rastlanmaktadır. Arapça şiirlerini ihtivâ eden Makâlat’ı, Çağatayca Kitâbu Mukaddimet-üs-salât’ı ve dînî bir manzume ile Şevknâme, Sabırnâme, Gayretnâme ve muammaları yanında tercih-i bendlerini ihtiva eden bir Dîvân’ı bulunmaktadır.