oğu Türkistan geçmişte Hunlar, Göktürler, Uygurlar ve Karahanlılar gibi birçok Türk devletine ev sahipliği yapmış medeniyet merkezidir. Doğu Türkistan tarih boyunca Osmanlı’ya bağlı kalmış, 1863 yılında Yakup Han liderliğinde kurulan devlet, Osmanlı’ya bağlı olduğunu ilan ederek, Sultan Abdülaziz Han’a biat etmiş ve onun adına hutbe okutup, para bastırmıştır. Osmanlı da bu bağlılığı kabul etmiştir.
Orta Asya’da Osmanlı’ya bağlı Müslüman Türk devletinin kurulmasından çekinen Rusya ve çin harekete geçerek bu devleti yıkmışlardır. Batı Türkistan’ı Rusya, Doğu Türkistan’ı ise Çin işgal etmiştir. Çin bu bölgeye yeni kazanılmış topraklar anlamında “Sincan” adını vermiştir. Zengin yer altı, yer üstü kaynakları ve stratejik önemi ile dünyanın ihtişamlı bölgelerinden biri olan Doğu Türkistan, yaklaşık iki asırdır Çin’in zulüm ve işkenceleri altında inim inim inlemektedir.
Bölgede mücadele sürekli devam etmiş, Kasım 1933’te Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu, tarihteki ilk İslam cumhuriyetidir. Ancak kurulan devletin ömrü çok kısa olmuş ve Çin tarafından yıkılmıştır. Daha sonra 1944 yılında tekrar Doğu Türkistan Cumhuriyeti kurulmuş, bu devleti de 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti işgal edip kendisine bağlamıştır.
Doğu Türkistan, bugün Çin hudutları içinde yer alan “Sincan Uygur Özerk Bölgesi” adı altında sözde özerk bir devlettir. İşgalci devlet Çin, özellikle ABD’ye yapılan 11 Eylül saldırısından sonra bölgede uyguladığı baskı ve şiddete hız vermiştir. Çünkü bu olaydan sonra ABD tarafından Müslümanlara terörist yaftası yapıştırılmış ve bu bahanelerle Afganistan işgal edilmiştir. Çin de bu uygun ortamdan yararlanarak Doğu Türkistan’daki faaliyetlerine ağırlık vermiştir.
Çin, bölgede yıllardır Müslüman Türk halkına karşı asimilasyon ve soykırım politikası uygulamaktadır. Doğu Türkistanlılar daha doğar doğmaz birçok yasakla karşılaşmakta, Çin tarafından fazlalık addedilip, doğum kontrolüne tabii tutulmakta ve en fazla iki çocuk yapmalarına müsaade edilmektedir. Eğer kontrol dışı hamilelik olursa, cebren kürtaja tabii tutulmaktadırlar.
Doğu Türkistan nüfusunun yaklaşık 40 milyon olduğu söylense de ihtimal, gerçek rakamlar bunun üzerindedir. Çünkü Çin hem kendi topraklarındaki hem de bu bölgedeki Müslüman nüfusu her zaman olduğundan az göstermeye çalışmıştır. Çin, özellikle bölgeye yoğun nüfus yerleştirip, bölge halkını ise zorunlu olarak Çin’in iç kesimlerine göçe zorlayıp, yerli Türk halkını asimile yoluyla eritmeye çalışmaktadır.
Doğu Türkistan, dünyanın dindarlık oranın en yüksek bölgelerinden biri olmasına rağmen ibadet sayılabilecek birçok faaliyet yasaklanmış durumdadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında “Özyurdunda garip öz vatanında parya” tabiri hiç şüphesiz en çok Doğu Türkistanlılara yakışıyor. Türkiye ise gerek ekonomik gerekse de siyasi çıkarları uğruna Doğu Türkistan’ı görmezden gelerek, Çin’in merhametine terk etmektedir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri olan, 1 milyardan fazla nüfusu ve yüksek seviyedeki kalkınma hızıyla Türkiye için büyük bir pazar anlamına gelen Çin ile siyasî ve ekonomik ilişkilerimiz son yıllarda hızlı bir gelişme göstermektedir.
Arif Erez