M
aide Suresinin 54’üncü ayetinde Araplardan sonra İslam’a hizmet edecek ve İslam’ın şevketini temsil edecek ikinci bir milletten söz edilmektedir. Bu ayet ikinci milletin ya da Arapların halefi veya ikinci Kureyş’in kim olacağına işaret etmiş ama tayin etmemiştir. Kimileri bazı hadislerden yola çıkarak bunun Persler olacağına hükmetmiştir. Lakin tarihi süreç bunu yalanlamakta ve nakzetmektedir. Zira İran ve İslam toprakları İslam’dan sonra Perslerden ziyade Türkler tarafından yönetilmiştir.
Safevilerden sonra da İran’da Pers-Türk karma yönetimleri işbaşına gelmiştir. İran en az 1000 yıl Türkler tarafından yönetilmiştir. Osmanlılardan önce en şaşaalı Türk-İslam devleti Selçuklulardır. Bunların başkenti ise bugün Tahran’ın yerinde bulunan Rey şehridir. (…)
Önce söz konusu ayete bir bakalım:
“Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse, duysun: Allah onların yerine, kendisinin sevdiği, onların da kendisini seveceği, mü’minlere karşı boyunları aşağıda, kafirlere karşı başları yukarıda, Allah yolunda savaşan, dil uzatanın kınamasından korkmayan bir kavim getirir …”
Maide Suresinin bu 54’üncü ayetinde, “dinden dönerseniz” şartıyla Arapların yerine yeni bir kavim getirileceğine hükmedilmektedir. Acaba bu kavim kim ola ki? Bu ayette yeni milletin, Allah’ı seven Allah’ın da kendisini sevdiği bir kavim olacağı ifade edilmektedir. Bu milletin ikinci vasfı ise Müslümanlara karşı merhametli, başı eğik ve mütevazi, küffara karşı ise şedit ve yılmaz olacağı ifade edilmektedir. Suriye cephesinde kimin Müslümanlara karşı ezik ve küffara karşı şedit olduğu ortaya çıkmaktadır.
Kur’an’da sıfatı belirtilen ikinci millete atıf yapan başka ayetler de vardır. Muhammed Suresi 38’inci ayette de yine “Yüz çevirirseniz Allah sizi başka bir kavimle değiştirir ve onlar sizin gibi olmazlar” buyrulmaktadır. Demek ki Maide 54’üncü ayeti ile Muhammed Suresinin 38’inci ayeti her ikisi de aynı millete parmak basmakta ve Araplardan sonraki İslam’ın hizmetine giren ikinci millete işaret etmektedir.
Abbasilerden sonra bu hizmeti yapan Türkler olmuştur. Selçuklu ve Osmanlıların toplamı bile bu ikinci milletin sıfatını ve dolayısıyla ismini de ortala koymaktadır. İranlılar ayrılık peşinde koşarken Osmanlılar daima içeride birliğin temsilciliğini yapmışlar dışarıya karşı da var güçleriyle cihadı idame ettirmişlerdir. Ümmetin birliğini dirliğini temin etmiş ve iki yakasını bir araya getirmişler ve harici tehlikelere karşı da Zülkarneyn Seddi gibi set olmuşlardır (…)
Maide Suresinin 54’üncü ayeti ve Muhammed Suresinin 38’inci ayetlerini tefsir eden Vanizade Mehmet Efendi gibi zevat ise Araplara redif olan ve muakkip (takip eden) olan ikinci milleti Türkler olarak tanımlamış ve isimlendirmiştir. İkinci milletin sıfatları üzerinden Türklere ulaşmıştır. Tarih bunun ispatıdır ve devamı da biiznillah bütün Müslümanların muavenetiyle yoldadır.