MakalelerTürkistan

Türkistan Türk’lerinin Kıble Hassasiyeti

İ

ttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı devlet idaresine hakim olduktan sonra, gereksiz yere devleti I. Cihan harbine soktu. Bu yüzden Osmanlı topraklarının büyük bir kısmı elden çıktı. Milyonlarca Müslüman öldü veya muhacir olarak evlerini yurtlarını terk etmek mecburiyetinde kaldı.

Bu savaş esnasında pek çok Osmanlı subay ve askeri Ruslara esir düştü. Bunlardan biri olan Süleyman Tevfik de 1915’in Nisan ayında Tortum civarında birkaç İttihatçı subay arkadaşı ile Ruslar tarafından esir alındı. Ruslar esirleri Beyaz Denize yakın Vetluga esir kampına koydular.

Süleyman Tevfik ve dört Türk subay arkadaşı bu esir kampından kaçarak maceralı bir yolculuktan sonra Türkistan’da Taşkent şehrine vardılar.

Türkistan Türkleri bu esir Osmanlı subaylarına çok büyük bir alaka gösterdiler.

Süleyman Tevfik hatıralarında bu hususta şunları yazıyor.

“Türkistanlılar bizim Türkiye Türklerinden ve Halifenin zabitlerinden olduğumuzu öğrenince hemen yerlerinden kalkıp ellerimizi öpmek istediler. Türkiye’den gelmiş bir Türk, mukaddes bir varlık sayılıyordu. Ak sakallı adamlar bile, ellerimizi öpmeye çalışıyorlardı.”

Süleyman Tevfik ve arkadaşları Taşkent’de boş durmadılar. Okullar açtılar. Çeşitli sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulundular. Bu arada “Türkistan İttihat ve Terakki Cemiyeti”ni de kurdular. Kısa zamanda civar kaza ve vilayetlerde cemiyetin birçok şubesini açtılar, pekçok üye kaydettiler.

Taşkentli Türklerin ileri gelen zenginleri Süleyman Tevfik ve arkadaşlarını sık sık davet ederek, kendilerine yakın ilgi ve sevgi gösteriyorlar, ziyafetler vererek evlerinde misafir ediyorlardı.

Süleyman Tevfik hatıralarında bu hususta şöyle anlatıyor:

“Taşkent’te iken Canpolat Bey isminde zengin ve o derece milliyetçi bir zat Türkiye’de Türklerle bir sofrada oturmaktan büyük zevk duyacağını beyan ederek bizleri davet edip evine götürmesini, Abdurrahman ve Said beylerden rica etmiş Abdurrahman Bey esasen Endicanlı olup uzun zaman Türkiye’de kalmış ve güzel İstanbul şivesini konuşan bir zattı Taşkent’te saatçilik yapıyordu. Said bey ise aslen Taşkentli olup Türkiye’de tahsil görerek, küçük zâbitlik yapmış sonradan memleketine dönmüş bir arkadaştı. Bu iki arkadaş, ekseriyetle ziyafetlere bizimle beraber davet olunurlardı.Abdurrahman Beyin teklifini kabul edip Canpolat Bey’in davetine gittik. Ev sahibi son derece memnun bir vaziyette bizi karşıladı. Şerefimize bir tay kesilmesini emretmiş. 

Abdurrahman Bey, ‘bunlar at eti yemezler koyunu tercih ederler’ demiş. Sırası gelmişken şunu da söyleyeyim ki, Türkistan’da ve hatta bütün Türk yurtlarında at eti makbuldür ve seve seve yerler. Misafirin şerefine kesilecek hayvanın cinsi misafirin derecesiyle ölçülür. Çok hürmet edilen bir misafire at kesilir. İkinci derecede misafire sığır kesilir. Üçüncü derece olursa koyun kesilir.

Ev sahibi bize son derce izzet ve ikram ediyordu. Nefis yemekler yedik. Kış ortasında taze üzüm, karpuz, kavun gibi nadîde meyvalarla soframız donatıldı, bir misafire ne kadar hürmet ve ikram edilebilirse âzamisi yapıldı. Gece yatma zamanı geldi. Mihmanhanede yataklar hazırlandı. Ev sahibi ‘iyi geceler’ temenni ederek harem odasına gitti bizde yattık petrol lambası tam karşımda duruyordu ışığı gözüme düştüğünden, yastığımı aksi tarafa koydum ve uyudum. Arkadaşlardan bir ikisi de yastıklarını çevirmişler. 

Ertesi sabah kalktığımızda ev sahibinin suratı asık bize dargınmış gibi bir hali vardı. Dün akşamki iltifatlardan eser kalmamıştı hepimiz şaşaladık. Bu vaziyet değişikliğinin sebebini Abdurrahman ve Said beylerden sorduk:

‘Kıbleye ayaklarınızı çevirip yatmışsınız. Sabahleyin bunu görerek müteessir oldu. Türkistan’da kıbleye ayak çevirerek uyumak büyük günah sayılır’ dediler.

‘Halkın saygı gösterdiği buna benzer başka yasaklar varsa bilelim de ona göre hareket edelim dedik.’

Cevap olarak sofrada ekmeği tersine koymak, ayakta su dökmek, başı açık durmak ve buna benzer bir sürü hurafeleri sayarak bunların halk nazarında bid’at sayıldığını izah etti. Artık bunlara son derece dikkat etmeye başladık. Ev sahibiyle de bizim memleketimizde koyu Müslümanlık olduğu halde bu gibi şeylere fazla kıymet vermediğimizi bundan dolayı kıbleye ayak çevirmenin kasdî olmadığını izah ederek barıştık.

 

Kaynak: Hayat Tarih Mecmuası

Mehmet Can

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242