T
ürk Milliyetçiliği, sadece Türkiye ile sınırlı değildir. Türkistan’da yaşayan herkesi şamildir. Ufkunu Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarıyla sınırlandırmış olanlar, davayı Türkistan sathında savunmayanlar Türk Milliyetçisi olamazlar. Türk milliyetçiliğinin vesayetten kurtulma vakti gelmiştir.
Türkçülük denilince, maalesef, vatan evlatlarını kışın ortasında Allahü Ekber dağlarına gönderen; elinde kılıçla müphem Turancılık sevdasıyla kuru şovenizm yapan maceraperestler anlaşılmaktadır. Tanzimat’tan bugüne, Turancılık ve Türk milliyetçiliği Fransız Devriminin gayr-i meşru çocuğu olarak algılandı. Bu yaftadan kurtulmamız lazım.
Son üç asırda dünyada müşahede edilen ırkçılık, faşizm, biyolojik nasyonalizm gibi aşırı yorumlar, milliyetçilik karşısında belli bir önyargının oluşmasına yol açmıştır. İfrat seviyesindeki bütün bu yorumlar reddedilmelidir. Türk Milliyetçiliği, imaj tazeleyerek bu ön yargı tortusunu üzerinden atmalıdır.
Türk Milliyetçiliği için bir kültürel muhteva aranacaksa; medeniyetimizin en olgun meyveleri olan Selçuklular, Gazneliler, Timurlular ve Osmanlılar gibi Türk-İslam devletlerinde aranmalıdır. Kaşgar’dan Viyana’ya, Sibirya’dan Kabil’e bütün Türkistan’ı tek paydada birleştirebilecek yegâne kültürel arka plan sadece ve sadece Türk-İslam medeniyetinde mevcuttur. Bugün gelinen nokta itibarıyla, Türk-İslam çizgisinin dışına veya öncesine gitmenin hiçbir pratik faydası yoktur, olmayacaktır.
Milliyetçi olmak, liberal ve demokratlığı reddetmeyi gerektirmez. Bugün Avrupa’da inşa edilmekte olan “Avrupalılık” bilinci nihayetinde “Avrupa Milliyetçiliği”dir. Avrupa’daki bu kimlik tanımlamasının, modern dünyada kabul gören demokratik ve liberal değerler üzerine inşa edildiği göz ardı edilmemeli.
Küçük hesapları bir kenara bırakarak, milli sınırları aşan bir vizyonla, liberal-demokratik bir yaklaşımla Türkistan Milliyetçiliğini tasavvur edemeyen bir Türk Milliyetçisi a) bütün Türkistan’ı kucaklayamaz, b) güncel olmaz, c) çağdaş dünyanın genel geçer değerleriyle çatışır ve d) kabul görmez.
Çin devleşirken; Avrupalılar AB’yi inşa ederken; Hindistan hızla yükselirken; İran (Tacikistan’dan Kuzey Afrika’ya) Şii İmparatorluk kurmaya çalışırken; Ruslar eski nüfuzlarını sürdürmek için bütün yolları denerken ve dahi Araplar Körfez Birliği gibi oluşumlarla birlik olmaya gayret ederken Türkistanlıların gaflet uykusunda milliyetçilik rüyaları görmeleri büyük bir felakettir.
Türk devletlerinin dâhil olduğu, Şanghai İşbirliği Örgütü, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Türk Konseyi gibi çeşitli bölgesel oluşumlar vardır. Fakat bugüne kadar, bütün Türkistan’ı temsil eden bir kuruluş mevcut değildir.
Türkistan coğrafyasında yaşamakta olan bütün Türklerin özlem duyması gereken kuruluşun adı, Türkistan Birliği’dir.
Bu fikre “hayalperestlik” diyenleri Avrupa Birliği tarihini yeniden okumaya davet ediyorum. 1945 yılında birisi çıkıp bugünkü AB’yi anlatsaydı, o zamanki insanlar ne düşünürlerdi? Birinci ve ikinci dünya savaşlarında Avrupalılar birbirlerini boğazlıyorlardı. Kavgalı olmayan yoktu. 50 yıl gibi kısa bir süre içinde, tek bayrak ve tek para birimi etrafında birleştiler; bütün farklılıklarını muhafaza ettiler; sınırlarını kaldırdılar ve bugün bile bütünleşme yönündeki ilerleyişi kararlılıkla devam ettiriyorlar.
Türkistan’ın Avrupa’dan nesi eksik? Biz birbirimizi boğazlamadık. Dilimiz, kültürümüz, dinimiz, geçmişimiz bir… Kahramanlarımız aynı, destanlarımız ortak. Bir tek şey kalıyor geriye “ortak istikbal tasavvuru”. Bu ortak gelecek ideali de Türkistan Birliği’dir.
Avrupa Birliği’nin kurulabilmiş olmasının en büyük sebebi birlik davasına gönül verenlerdir: Adenauer, Churchill, Gasperi, Hallstein, Monnet, Schuman, Spaak, Spinelli ve diğerleri… Ne devletler, ne ordular ne de para… AB’yi kuran hiç birisi değil. Sadece ve sadece samimiyetle inanan dava sahibi kişiler.
Türkistan Birliği önce gönüllerde kurulmalıdır.
Bu makalede kast edilen Türkistan Birliği’nin hemencecik kuruluvermesi değildir. Bütünleşme süreci, ince uzun bir yoldur. Bu hedefin başarılmasını devletlerden beklemek yanlış olur. Önce bizlerin bu davaya fert fert inanması gerekiyor. Bütün Türkistan sathında, vatandaşlar, akademisyenler, STK’lar, dernekler, vakıflar, medya ve diğer kurum ve kuruluşlarca bir sivil farkındalık başlamalıdır. Başarmak için önce inanmak gerekiyor. Biz inanıyoruz, ya siz?