Türk Dili

Türkçe’ye Sahiplik

S

 

iyasi ve Sosyal Araştırmalar
Vakfınca tertiplenen seminer çalışmalarını tamamlamış bulunmaktadır. Bu
seminer, dile getirdiği ilmî hakikatler bir tarafa, Türkçe’nin sahipsiz
olmadığını millete duyurması bakımından son derece müsbet bir adım olarak
değerlendirilmelidir.

Türk Lisanı senelerden beri bir
tasallutun altındadır. Birtakım yenilik ve değişme hastaları Türkçe üzerinde
akla hayale gelmedik müdahaleler yapıyorlar. Kendilerine temin ettikleri bir
müessese sayesinde yaptıkları müdahalelerin tatbikata konulmasını sağlıyorlar
ve arkasından da gittikleri yolun doğru olduğuna uydurdukları birkaç kelimenin
lisana girmiş olmasını delil diye gösteriyorlar.

Bu tasalluttan Türkçe’nin
kurtarılmasında zaruret vardır. Dünyanın hiçbir memleketinde böylesine,
doğrudan doğruya ameliyat masasına yatırılmış lisan mevcut değildir.
Estetikten, incelikten mahrum türedi kelimeler şuurlu bir gayretle asıl
kelimenin yerine ikâme edilmek istenince Türkçe, Türkçe olmaktan çıkıyor, başka
bir lisan da olamıyor.

Halk, kelimeleri ilmî bir
telaffuz esasına bağlı kalarak kullanmaz. Çünkü halkın kelimeyi öğrendiği
kaynak, ilmî veya edebî bir metin değil, kulaktır. Bu bakımdan birçok kelimeler
halkın ağzında bozulmuş şekilde telâffuz edilir. Türk Dil Kurumuna mensup
şahıslar dilcilik mesleğinden başka adına halkçılık dedikleri bir ideolojiye de
mensup olduklarından kelime seçerken halkın kullandığı şekil ölçü olarak
alıyorlar.

Yeniden lisana sokmaya
çalıştıkları birçok “sözcük” böyle
aslından uzaklaşmış bozuk kelimedir. Taassup derecesinde bir inatla öz Türkçe
kelime kullanan yazar takımı bu kelimeler yüzünden fakir bir ifade çerçevesi
içinde bocalamaktadırlar. Bu yolun çıkmaz olduğunu aslında onlar da
anlamışlardır, fakat inatlarından vazgeçmek ağır gelmektedir.

Uzun söze lüzum kalmadan artık bu
yolun sonuna gelindiğini belirtmeliyiz. Türk lisanı sahipsiz değildir. Bundan
böyle lisan üzerinde devrim oyunları oynanmasına müsaade olunmayacaktır.

İlgili Gönderiler

1 / 79