ir milletin ana diline yapılacak en büyük fenalık o memlekette yabancı dilden eğitim ve öğretim yapmaktır. Sakın bu sözümden kollejlerden, yabancı okullardan ve yabancı dille öğretim yapan fakültelerden yetişenlerimiz alınmasınlar. Sözüm kimseye değil, fakat dünyanın en zengin dillerinden biri olan Türkçe ile “İlim yapılamaz” diyenlere, “Türkçe’ye dönüş üzüntü yarattı” diye başlık atanlara.
Dünyanın En Zengin İki Dili
Size bir müddet evvel verdiğim bir örneği isterseniz tekrar hatırlatayım, belki o zaman öz dilimize nasıl kıydığımız açıkça ortaya çıkar. Meşhur Redhouse İngilizce-Türkçe Lügatinin 1890 yılında yapılan baskısının ön sözünde o zamanki konuşulan Türkçe’de ortalama 100.000 kelime bulunduğu kayıtlıdır. Gene aynı tarihte İngilizce’nin de 100.000 kelimesi vardır. Bu sebeple lügatin nâşiri İngilizce ve Türkçe’nin dünyanın en zengin ve güzel iki dili olduğunu bu dillerin lügatini basmaktan şeref duyduğunu yazıyor.
1890’dan 1977’ye kadar şöyle bir yüzyıl geçti ve bugün için elimizde konuşulan Türkçe’nin ancak 10.000 kelimesi kalmıştır. İngilizce’nin kelime hazinesi ise 1.000.000’a yükselmiştir bu zaman zarfında. Biz onda bire düşüyoruz, İngiliz dili, on defa katlanıyor. Bunun tek sebebi kendi öz vatanımızda misyoner okullarının açılması ve yabancı dille tedrisattır. Başka sebep arayanlar ya gerçeği görmemekte ya da kasten görmezden gelmektedirler.
Yabancı Dille Eğitim
İngilizce ders okutan tıp fakülteleri açıldı. O zaman sormuştum, buradan mezun olacak genç doktorlar İngiltere’de, Amerika’da mı çalışacaklar, yoksa oralardan hasta mı ithal edeceğiz?… Böyle bir gencin “safra kesesi”nin adını unutup, “sizde nasıl derler,… karaciğer kesesi…” diye gevelediğini hiç unutmam. ”Sizde nasıl derler?”… Zira onlar için artık benimsedikleri, hazmettikleri yabancı kültür karşısında Türk Kültürü bir “siz ve biz meselesidir“…
YÖK birkaç şene evvel yabancı dilden yükseköğretim yapan fakültelerin yavaş yavaş kapatılarak Türkçe’ye dönülmesi için bir karar almıştı. Ama, birçok benzerleri gibi bu karar da bir türlü tatbik mevkiine konamadı ve eridi gitti. Sonra da Yükseköğretim’in başı “Türkçe ile ilim yapılamaz”, diye fetvayı bastırdı ve meselenin altına bir çizgi çekti. Şimdi aynı kavga orta öğretim seviyesinde sürdürülüyor.
Bir kolej sahibi Türkçe öğretime dönülmesi kararı için ”Bu bir rezalettir” demiş “Bu işin peşini bırakmayız” buyurmuş. Elbette, bir memlekette millet kendi diline sahip olmazsa, halk kendi öz varlığını koruma davasının peşine düşmezse, o varlığı üç beş kuruşluk menfaati için değişmeye hazır olanlar “bu işin peşini bırakmazlar.” Bunda anlaşılmayacak bir taraf yok, aziz okuyucularım…
Ne Kurtarırsak Kâr
Aslında dil davası çoktan kaybedilmiştir de ne kurtarırsak kârdır diye bunları yazıyor, söylüyoruz. Bugün devlet adamlarımız bile tamamen Türkçe’ye mâlolmuş “meselâ” yerine takur tukur Ermenice “örneğin”i Türkçe zannedip kullanmaktadırlar. Hâlâ, Türkçe bilmediğimizden olacak, Asya’daki Türk Cumhuriyetlerine “Türkümtırak, Türk-gibi” manâsına “Türkî devletler” diyebilmeyi içimize sindiriyoruz. Hem “şerefli” ve hem de “kibirli” karşılığında “onurlu” kelimesini kullanarak şizofren hastalar gibi “çanta kelime” imâl ediyoruz.
Türkçe’nin dibine kibrit suyu ekildi, şimdi sıra geldi uydurmacaların yanında dilimize bir sürü İngilizce kelimeler doldurmaya ve hem gramerimizi, hem de Türkçe’nin âhenk kaidesini alt üst etmeye. Şöyle bir çarşı pazarları dolaşın bakalım. İngilizce’den Rusça’ya ve Arapça’ya kadar cins cins dükkân isimleri var da aralarında bir Türkçe yok. Burası neresi Allah aşkına? Türkiye mi yoksa bir İngiliz müstemlekesi mi?
İyi yabancı dil öğrenmek başka şeydir. Yabancı dilden tedrisat başka şey. 0 kolejler kültür ve fen dillerinde Türkçe öğretim yapsalar ve bunun yânında çok kuvvetli lisân kursları ile öğrencilere güzel birer de yabancı dil öğretseler ne iyi olur değil mi?..
Rahmetli Prof. Faruk Kadri Timurtaş, “Dil meselesi bir millî müdafaa meselesidir. Dilimizi korumak vatanımızı korumakla birdir. Çünkü dil vatan kadar; tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil de bayrak gibi, aile gibi mukaddesattandır. Belki hepsinin ifadesi, aksi onda olduğu için hepsinden öndedir. Dil olmayınca millet olmaz, milliyet olmaz. Millî kültürün baş unsuru dildir.” demişti.
Aradan on onbeş sene geçti ve bugün “Türkçeye dönüş üzüntü yarattı” diyebiliyor, “Türkçe ile ilim yapılmaz” fetvaları verebiliyoruz. Güleriz ağlanacak hâlimize…
Prof. Dr. Ayhan Songar