B
undan otuz-kırk sene evvel “yaşayan Türkçe” yi müdafaa eden, “uydurukça” ile mücadele eden kıymetli fikir adamları; edipler, şairler, yazarlar ve siyasiler vardı. Uydurma dil her gün gündemde idi. Bugün ise maalesef, bu hususta dertli olan kimse yok gibi…
Türkçe sahipsiz kaldı. Büyük Türk milletinin bin yıllık tarihi, medeniyeti yok oluyor. Gençler babalarının, dedelerinin dilini anlayamıyor. Biz bugüne kadar uydurukçadan bizâr idik, şimdi de “Ultra uydurukça” çıktı.
Buna iki misal verelim. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bir doktora tezinin adı:
“Katlı Dizeylerin Çok Değişkenliği Yükseltilmiş Çarpımlar Üç Köşegencil Dizey Gösterilimi Yoluyla Ayrıştırımı: Kavramsal Taban ve Uygulayışlar”
Diğer bir örnek: “Yolculuk” adlı bir kitabın tanıtım metninden birkaç kelime:
“Anlamsal düzey, anlambirimcik, anlatılsal, anlamsal, belirim, betilsel, dizge, eğletim, edinç, edim, göstergebilimsel, izleksel , İzlence, izlekleştirilmek, söylemsel, sözce, uzam, yazınsal…”
Bu “ultra-uydurukça” kelimeleri görünce, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 hedeflerinin en acil ve mühim olanlarından birinin de Türkçe’yi bu uydurma kelimelerden kurtarmak olmalıdır.
Konfüçyüs dil hususunda şöyle diyor:
“Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsanız, ilk iş ne yaparsınız?”
Konfüçyüs, “İlk dilden başlarım.” Şaşırıyor herkes.
“- Ya bunca kargaşa var, bunca iş varken dilden mi başlarsın?”
“- Evet, dilden.” diyor.
“Çünkü dil kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatmaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz, görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, âdalet yanlış yola sapar. Âdalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”
Numan A. Ünal