KültürümüzMakaleler

Türk Seddi

Y

 eryüzünde ve dünya tarihinde bir kuzey – güney meselesi vardır. Kuzey loş, sisli ve karanlık, güney  açık, aydınlık ve güneşlidir. Kuzey verimsiz, güney bereketlidir. Kuzeyde teknolojik gelişme daha  sür’atli olmuş, güney geri kalmıştır. Kuzey insanında bir atılganlık, dinçlik; güney insanında bir gevşeklik görülür. Bütün bu şartlar dolayısıyla güney adeta kuzeyin av sahası haline gelmiştir. Kuzey  milletler veya onların ihtirasları asırlardan beri güney istikametinde sefer halindedir.

Bu seferlerde Batı Avrupalı kavimlerin önüne mühim bir engel çıkmamış, kara yolu işlemeyince deniz  hâkimiyetiyle hedefe ulaşılmıştır. Fakat batıda deniz yolu zaten kapalı olan Slavların önüne bu seferlerde mühim bir engel çıkmıştır. Bu engel Türk seddidir. 
Türkler Çin’den Balkanlar’a kadar uzanan orta kuşakta asırlardan beri Asya’nın bel kemiğini teşkil ederler. Türkler ne kuzey kavmi, ne güney kavmidirler. Bir orta kuşak, mutedil iklim kavmi olarak kuzey ve güney arasında adeta bir istikrar unsuru durumundadırlar. 
İşte bu istikrar unsuru başlangıçtan beri dünyanın kuzey – güney dengesinin geniş bir kesimde alt üst olmamasında ve böylece umumi dünya muvazenesinin büsbütün bozulmamasında çok büyük bir rol oynamıştır. Bugün kimsenin takdir edemediği bu hizmet güney istikametindeki Rus, Slâv ihtiraslarını asırlarca durdurarak dünyanın huzurunu uzun zaman korumuş, başka bir deyişle dünyanın bugünkü  huzursuzluğunu asırlarca geciktirmiştir. 
Gerçekten Slâvlara ve bilhassa Ruslar’a güney yolunu kapatan, onların güney Asya’ya, Orta Doğu’ya ve  Afrika’ya nüfuz etmelerinin önüne geçen başlıca âmil Çin’den Balkanlar’a kadar uzanan Türk seddidir. 
Eğer bu sed olmasaydı Rus emperyalizmi çoktan güneyin sıcak denizlerine çıkmış, güneyde geniş müstemlekeler kurmuş olurdu. 
Bugün bu seddin büyük bir kısmı siyasi istiklal bakımından düşmüş ve Ruslar güneyle burun buruna  gelmiştir. Fakat Türkler’in sayesinde bu güney bu çok geç olmuş ve güney bu tehlikeyle bir talih eseri  olarak ancak bugünün koruyucu yeni nizamı çağında karşı karşıya gelmiştir. 
Öte yandan, siyasi istiklâl bakımından düşmekle beraber, bu Türk seddinin düşen kısımları da henüz  ehemmiyetini muhâfaza etmekte, etnik ve coğrafi varlığı ile Türk gerçeği bugün de devam ederek bir  istikrar unsuru olan Türk seddini yine ayakta tutmaktadır. 
Bu Türk seddinin batı ucunu teşkil eden Türkiye ise tehlikeyi kendi kuzey hudutlarında, tutmağa  devam etmekte, fakat bu yüzden çok zorlanmaktadır. Ruslar deniz ve hava yolu ile ve ideolojik  köprübaşıları kurarak bugün bir dereceye kadar Akdeniz’e ve güneye inmişlerdir. Fakat Türkiye  perdesi ayakta durdukça hedef asla gerçekleştirilemiyecek ve bunlar bir gün geri dönen yarım  teşebbüsler olarak kalacaktır. 
Onun içindir ki Türk seddinin Türkiye ucunu da çökertmek kuzey ihtirasının başlıca hedefi halindedir. Bu yoldaki gayretlerin bugün çok kesifleştirilmiş olması da hâlâ direnen bu parçanın, bu tek engelin de  bir an önce işini bitirmek düşüncesine dayanmaktadır. Kaldı ki Türkiye, ele geçirildiği takdirde,  Rusya’nın yumuşak karnının en iyi müdafaa kalesini teşkil edecek bir mevki ve vasıftadır.
Dün olduğu gibi bugün de, yarın da Çin’den Balkanlar’a kadar uzanan Türk seddi Asya’daki ve  dünyâdaki istikrarın temel bir unsuru olacaktır. Yalnız Türkiye ucunun değil, bütün Türk seddinin  ehemmiyeti başta Amerika olmak üzere hür dünya tarafından kavranıldığı zaman, Komünist Rus  tehdidi karşısında büyük bir müdafaa silahı keşfedilmiş olacaktır. Dünya anlamalıdır ki kuzey tehdidi ancak bu Türk seddinde durdurulabilir. 
Asya’nın bu belkemiği kırıldığı takdirde bütün güney yolları açılmış demektir. Henüz dünya  nizâmındaki önemi lâyıkıyle kavranmamış olan Türkiye’nin ve Türklüğün cihandaki yeri artık takdir  edilmeli, bunda gecikilmemeli, batılılar Türkiye’ye eski yanlış gözlükleriyle değil, bu gözle bakmağa,  çalışmalıdırlar. Bu geopolitik durum ne ölen ne kalan, ne batan ne çıkan Türkiye değil, çok kudretli bir Türkiye ister.

Prof. Muharrem Ergin

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242