MakalelerTürkistan

Türk Kimliği

A

yvaz Gökdemir’in, hazırladığı “Türk Kimliği” adlı eseri, 142 sayfa ve milliyetçilik bahsi, Türk milleti ve Türkiye, Anadolu medeniyetleri Türkiye halkları, din milliyet millî kültür, demokrasi, açık toplum, Türk kültürü ve mevlid başlıklarından oluşuyor. Gündemde yer almış ve almakta olan konuların, spekülasyonlara meydan vermeyecek tarzda ve güzel bir üslupla ele alındığı kitapta Türk kimliğine yönelik tesbitler yapılmaktadır. Yazar, kitabın önsözünde tevazu ile şunları söylemektedir:

Bu kadar küçük bir hacim içerisinde Türk kimliğinin bütünüyle teşhis ve teşhir edilmesinin, sergilenmesinin imkânsızlığı aşikârdır. Burada, samimî, iddiasız bir üslûp içerisinde Türk kimliğinin bazı ana sütunlarıyla, bir kısım hususiyetleri işaret edilmeğe çalışmıştır.”

  Kitapta uzun izahlardan sonra milliyetçilik şöyle tarif edilmektedir: “Milliyetçilik, fert ve toplum olarak bir şahsiyet ve izzetinefs sahibi olmaktır.” İleriki sayfalarda ise şu görüşlere ver verilir: “Ferdin milliyet duygusundan uzaklaştırılması, millî kültürlerin bozulması ve yozlaştırılması, insan tabiatının bir nev’i tahribidir. Millet ve millî kültür aleyhtarı tutum ve davranışlar, ya bir suikasdin yahut da patolojik bir halin ifadesidir.”

  Şahsiyetini korumak, geliştirmek ve gerçekleştirmek, sağlıklı bir kişilik sahibi olmak isteyen hiçbir fert, milliyetsiz olamaz. “Milliyetçilikten uzaklaştırılmış fert ve toplumların hâli, bir kimlik ve kişilik buhranı, yani bir nev’i nesebi belirsizlik demektir ki çözülmeye, bozulmaya, neticeten yok olmaya götürür.”

  “Milliyetçilik, kökü insan ruhunun derinliklerine ulaşan, insana sağlıklı bir kişilik ve emin bir kimlik kazandıran psikolojik ve sosyal bir zarurettir.”

   Gökdemir, “Bir milliyetçi ne ister?” sualine ise şu cevabı veriyor: “Her şeyden önce, milleti için istiklâl yani bağımsızlık ister, kendi vatanında kendi bayrağı altında, milletinin kendi başına buyruk ve kendi efendisi olarak yaşamasını ister. Bu yoksa, varını yoğunu ortaya atarak istiklâle ulaşmağa, yabancı işgal ve boyunduruğundan kurtulmağa çalışır. İstiklâli varsa, onu korumak ve tam istiklâl haline getirmek baş endişesi ve gayesidir ki, bu da maddî ve manevi kalkınma, ekonomi ve kültürce yükselerek kudret kazanma demektir. Dünyada âcize hak yoktur. Âcizin hiç bir şeyi olmadığı gibi, istiklâli de olamaz ve kalamaz.”

  “Bugün Türkiye’de, maalesef, vatanı kuran, kurtaran ve yaşatan kanı, imanı, irfanı inkâr edenler, yok saymak, yok hükmünde tutmak, mahkum vaziyette bırakmak isteyenler var. Türküm ve müslümanım demeyi suç-kabahat halinde görenler ve gösterenler var. Fakat şükürler olsun ki her devirde olduğu gibi, nefes aldığı sürece kanının, imanının ve irfanının davacısı olacak milletin öz oğulları ve kızları da var.”

   “Batı âlemi ile kaynaşabilmek, dostluk ve ittifak bağları kurabilmek için de kökümüzün ve kültürümüzün onlarınki ile aynı olması gerektiğini zannedenler çıktı. Hâlâ da var.” “Batıya hayran olduğu ve kendi kökünden utandığı için uygun ve utanılmayacak bir kök arayanlar, “Türkiye” diyebilmek için Anadolunun bütün tarihine ve Anadolu toprağının bütün kültür katmanlarına sahip olmamız gerektiğini düşünenler, Batı dostluğu için onlara akrabalık hısımlık peşinde olanlar.”

   “Bütün bunların dışında, bu Türkiye kültürleri” “Anadolu medeniyetleri” iddialarının gerisinde, Türkiye’nin üniter millî devlet olduğu gerçeğini yaralamak ve yıkmak, Türkiye’nin Türklerin değil de” Anadolu kavimlerinin”, “Türkiye halklarının” vatanı olduğu, Türklerin burada olsa olsa, kavimlerden bir kavim olarak bulunduğu hainane iddiasına zemin hazırlamak niyetleri de su yüzüne çıkmağa başladı.”

  “Anlaşılıyor ki, Türk’ün bin yıldır bu topraklarda eriyip yok olmadan ayakta kalmasına, birilerinin canı sıkılıyor. Bizi bin yıllık vatanımızda garip ve yabancı bırakmak istiyorlar.”

  “Türkiye Cumhuriyeti bir etnik gruba mâl edilemez” diyerek, Türk milletini kendi vatanında, kendi bayrağı altında bir etnik gurup mertebesine düşürmek isteyenler, nihayet baklayı ağızlarından çıkardılar… Bu tertibin kökü dışarıda, ajanları içimizdedir. Gaflet ve dalalet erbabı da, her zaman olduğu gibi, bunların aleti ve kör idrakli yandaşıdır.”

  “Biz, Meriç nehri ile Ağrı Dağı, Karadenizle Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ile Kuzeybatı Anadolu arasında yaşayan herkesi, Türklük duygusu ve şuuru taşıyan herkesi, dini ve dili farklı olsa da, devletimize sadık bütün vatandaşlarımızı, insan, dindaş, vatandaş ve millettaş sıfatiyle kardeşbilir ve kardeş diye bağrımıza basarız.”

  “Türkiye’de “halklar” yok, Türk halkı, Türk milleti vardır. Türk milleti, Türkiye’de “etnik gruplardan biri” veya “bir etnik grup” değildir. Vatanın ve devletin gerçek ve rakip tanımaz, ortak kabul et mez biricik sahibidir. Yekpare, bölünmez bir millettir.”

Kitapta demokrasi ile ilgili bazı tesbitler de şöyle:

  “Biz öteden beri, demokrasiyi milliyetçilikle birlikte ele alan bir dikkat içerisindeyiz. Çünkü bu iki mefhum aynı kaynağa bağlıdır, biri diğerini gerektiren, ikisi birbirini tamamlayıp bütünleşen kardeş mefhumlardır. Kaynak millettir. Millet yoksa veya yok sayılırsa, milliyetçilik de olmaz, millî irade rejimi demek olan demokrasi de olmaz.”

  “Milleti devre dışı bırakan, “millete rağmen” lik iddiası veya özelliği taşıyan bir idare tarzını, bugünün Türkiyesi’nde milliyetçilikle bağdaştırabilmek, bence, imkânsızdır. Demokrat olmayan bir milliyetçilik “abestir”. Hem büyük millet, muhterem millet, kültürü istiklâli olan millet diyeceksiniz, hem de onu hürriyete, kendi kendini idareye ehil saymayacaksınız, böyle şey olmaz. Milletini hor gören, milletini sopa ile güdülecek sürü sayan bir milliyetçilik olamaz.”

Sivil toplum ile ilgili görüşlerini ise bölümün sonunda şöyle ifade eder:

 “Kıyamete kadar Türkçe konuşan ve kelime-i şahadet getiren bir millet olarak kalmak ve elbette çağın ilmî teknolojik donanımı ile donanmak istiyoruz. Hedefimiz sanayileşerek bir refah toplumu olmaktır. Bunu beceremezsek sürüneceğimizi, bunu yaparken kökümüzden koparsak da düşeceğimizi biliyoruz. Bunun için de hep kökümüzün üzerinde yükselelim diyoruz.”

  Hülâsa, Türk kimdir? Türkiye niçin vatanımızdır? ve günümüzün hayatî konuları üzerinde odaklasan bu küçük hacimli kitap, düşünce ve inanç dünyamızın ortasına atılmış bir avuç kor gibi. Türk milliyetçilik ve vatanseverliğinin çağdaş bir manifestosu niteliğindeki bu veciz satırlar, erişebildiği her temiz vicdanı mutlaka tutuşturacak, her kulakta behemahâl yankı uyandıracaktır.

Kaynak: Türk Yurdu

Yakup Deliömeroğlu

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242