MakalelerTürkistan

Türk Dünya’sını Tanımak

E

lli yıla yakın komünist sistemle yönetilmiş, bin yıla yakın bir süredir temasımızın bulunmadığı Tuva’da herhangi bir köye gidip, herhangi bir eve girerseniz ve Türk olduğunuzu, Türkiye’den geldiğinizi söylerseniz: “Aaa!… Biz kardeşiz. Atamız, dedelerimiz aynı “sözleriyle ve büyük bir muhabbetle karşılanırsınız. Ben bunu defalarca, bizzat yaşayarak gördüm. 

Türkiye’de aydınlarımızın yüzde 90’ından fazlası ‘Tuva’ kelimesini duyduğunda ‘O da ne?’ der gibi yüzünüze bakmakta. Elbette bu acı bir durum.” Doç. Dr. Ekrem Arıkoğlu, “Tuva Cumhuriyeti ve Tuva Türkleri” adlı değerli yazısında haklı olarak böyle yakınıyor… 

Gerçekten de Türk Dünyası’nı bilmiyor, ailemizin fertlerini, kendi kardeşlerimizi tanımıyoruz. Tuvaları, Şorları, Hakasları, Televutları, Meluncanları daha önce hiç duydunuz mu? Sakalar, Kumuklar, Karaçaylar, Malkarlar, Karaylar, Nogaylar hakkında neler biliyorsunuz? Ahıska Türklerinin macerasına, Kırım Tatarlarının tehcirine, Irak Türkmenlerinin, Doğu Türkistanlı Uygur Türklerinin uğradığı katliamlara hiç ağladığınız oldu mu? Tataristan, Başkurdistan ya da Doğu Türkistan’ı haritada gösterebilir misiniz?

 

Sahi Türkistan neresidir, biliyor musunuz? “Türkistan” Türklerin anayurdudur. Asya’nın ortasında, Doğu Türkistan, Batı Türkistan, Kuzey Türkistan, Güney Türkistan şeklinde ayrılmaya çalışılan, çeşitli devletlerin, muhtar cumhuriyetlerin, Türk topluluklarının üzerinde yaşadığı aslında tek bir vatandır Türkistan…

Tek bir millet, Türk Milleti çok çeşitli sun’î siyasî ve kültürel bölünmelere maruz kalmıştır. Türkistan coğrafyasının biraz batısında Azerbaycan ve Türkiye Cumhuriyetleri bulunuyor. Lâkin anayurt Türkistan, bir ana gibi kollarını uzatmış, kucağını açmış bizleri sevgi ve gönül dünyasına bekliyor…

 

Yıllar yılı kökümüzden koparılmış olarak yaşadık. Türkiye dışındaki Türklerden bahsetmek suç haline getirilmişti. Dış Türklere sahip çıkmak, “şovenlik, ırkçılık, Turancılık” ithamları ile karşılaşmak, “kafatasçı” ilân edilmek demekti. “Aslını inkâr eden haramzadelere” dönmüştük. Bir yandan koskoca “Devlet-i Âliyye“yi inkâr ediyor; diğer yandan kapıkomşu Nahçıvan’a sırtımızı dönerken, kendimize beşbin yıllık Anadolu tarihinden atalar-dedeler bulmaya çalışıyorduk.

 

200 Milyon nüfuslu Türk Dünyası’nı, 1.5 milyar nüfuslu İslâm Dünyası’nı tamamen unutmuş gibiydik. Halbuki, dünyanın bir ucunda Hakas Türkleri ölülerine bizim gibi ağlıyor, Kafkaslarda Nogay Türkleri çocuklarına bizim gibi ninni söylüyor, Moldovya’daki Gagavuz Türkleri türkülerini bizim gibi çağırıyor ve Malezya’da, Endonezya’da, Pakistan’da hâlâ Abdülhâmid Hân’ın menkıbeleri anlatılıyor.

 

Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz Çin zulmü altında bizden medet umuyor, Prizren’de, Priştine’de, Üsküp’te, İskeçe’deki kardeşlerimiz “Türk’ün sancağına bakıp çırpınıyorlar” ve sabırla bekliyorlar. Ahıska Türkleri asırlık maceralarını sürdürürken gözleri Türkiye’ye, bizlere dönük…

 

Bereket versin 1989 sonlarında komünizm iflâs etti, Sovyetler Birliği parçalandı; biz de ABD’nin “yüksek” müsaadeleri ile Washington üzerinden anayurdumuz Türkistan’ı keşfe yollandık. Tamamen hazırlıksızdık…

 

Önce Türk Dünyası’nı yeni bir iktisadî kaynak olarak değerlendirdik. Zaman zaman kendimizi bir “baba“, bir “ağabey” saydık. Öz kardeşlerimize “Türkî” diyerek araya mesafe koymaya kalktık. Lâkin gene de beklenen vuslat gerçekleşti. Biz de Türkiye Türkleri olarak yıllar, belki de yüzyıllar sonra anayurdumuz Türkistan ‘a, Hoca Ahmet Yesevî’ye ve Türk kardeşlerimize kavuşmuş olduk.

 

Merhum Cumhurbaşkanımız Özal, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” deyince kıyametler koptu. Aslında bu slogan bile eksikti. “Atlantik’ten Büyük Okyanusa” demek lâzımdı. Çünkü Türk Dünyası ve dünya Türklüğü Atlantik’ten de öteye devam ediyordu.

 

Artık dünyanın her yerinde Türkleri görebilirsiniz. O billur ahenkli, bal tatlı güzel Türkçemizle istediğiniz gibi gezebilir, ticaret yapabilir, dostluklar kurabilirsiniz. Artık, gecikerek de olsa, bizim de evlâdlarımız büyük bir milletin, devâsâ bir medeniyetin, emsalsiz bir kültürün vârisi ve mensubu olmanın gururunu yaşayabilirler.


Kaynak: Yeni Türkiye

Güler Eren

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242