Kafkasya - Kırım

Kafkasya’dan Sibirya’ya Sürgünler

I

resim

I. Cihan Harbi’nde Almanlar, işgal ettikleri Rusya topraklarında, baskıdan bezmiş olan ve Almanları kurtarıcı olarak gören halklardan lejyon birlikleri kurmuş; bunlar Sovyetlere karşı savaşmıştı.
Rus olmayan halkların gayrı nizami harb çerçevesinde kullanılacakları (yani Almanların, hürriyet vaadiyle bunları Sovyetlere karşı ayaklandıracakları) endişesiyle, Stalin, “Rejim düşmanı-Vatan hâini” ilan ettiği sekiz halkı büyük bir felakete attı: Kırım Tatarları, Karaçaylar, Malkarlar, Ahıska Türkleri, Kalmuklar, Volga Almanları, Çeçenler ve İnguşlar…
 
Kendine Acımayan, Başkasına Acır mı?
 
Bunlar dışında çeşitli milletlerden olup rejim veya muharebe için tehdit olarak görülenler de aileleri ile beraber bu felaketzedeler grubuna dâhil edilebilir. Stalin, başka vatandaşlarına da acımamış; ellerinden buğdayı alarak 11 milyon insanı açlıktan öldürmüştür ki holodomor diye bilinir. İktidarda bulunduğu 30 sene zarfında, her milletten 1 milyon kişi sınır dışı edilmiş, 3,5 milyon kişi yurt içinde sürgün edilmiştir. Yakın tarihte Stalin kadar gaddar bir idareci nadir görülmüştür.
Stalin’in Büyük Gürcistan kurmak için bu sürgünü yaptığı söylenirse de doğru değildir. Bir kere Stalin, Gürcü değil, Güney Osetyalıdır. Asetinler, ayrı bir ırktır. Yahudi olduğu da meşhurdur. Stalin’in soyismi olan Cugaşvili, Yahudi oğlu demektir.
Bu kompleksi sebebiyle, Yahudiler başta olmak üzere, bütün insanlara nefret duyduğu söylenir. Enteresandır, o devirde Sovyet idarecilerinin çoğu Yahudi idi. Çar zamanında ezildikleri için, Bolşevikleri desteklemişlerdi. Stalin için Alman işgali, düşmanlığını icraata geçirebilmek için bir bahane oldu. Fırsat bulsa, bütün Dağıstan ve Çerkezistan halkını da sürgüne gönderirdi.
 
Hayvan Vagonlarında İnsanlar
 
Almanlar çekilince Kızıllar evvela Karaçay ve Malkar yurduna girdi. Erkeklerin çoğu, hâlâ Rus ordusunda askerdi ve cephede harb ediyordu. 40 bin Karaçay’ı kadın, erkek, çocuk, yaşlı demeden 1 saat içinde evlerinden, yurtlarından sürdü. Bunlar, 2 Kasım 1943’te, soğuk bir günde yanlarına bırakın eşya, ekmek bile alamadan, en yakın istasyona kadar yürütüldü. Hayvan ve eşya vagonlarına bindirilip Sibirya’ya, bir kısmı aktarma yapıp Özbekistan’a götürüldü. Aileler, hatta karı-koca, anne-çocuk bile birbirlerinden ayrı düştü.
Seyahat 40-45 gün sürdü. Vagonlarda oturacak yer olmadığı için çoğu ayakta, aç susuz seyahat ettiler. Önce çocuk ve yaşlılar, ardından geri kalanların çoğu açlıktan, soğuktan ve hastalıktan öldü. Mola yerlerinde hava almaları için vagon kapakları açıldığında, kokmaya yüz tutmuş ölüler, yol kenarına atılırdı. Sürgünlerin üçte biri menzile varabildi. Bu satırları yazanın akrabası Halimat Bayramuk adında bir Karaçay’ın “İki Kasım Bin Dokuzyüz Kırküç” isimli romanı bu günleri anlatır.  Aynı felâket 8 Mart 1944’te 20 bin Malkar’ın başına geldi.
Çeçen ve İnguşlar, Almanlarla hiç teması olmadığı, hatta Alman istilasına bile uğramadığı hâlde cezalandırılmıştır. 500 bin kişi, 23 Şubat 1944’te aynı şekilde sürgün edilmiş; dörtte bire yakını yollarda ölmüştür. Sürgüne mukavemet etmeye yeltenenler, yaylım ateşine tutularak katledilmiştir. Cevher Dudayev, sürgüne çıkarken birkaç haftalık bebek idi.
 
Rus Senfonisi
 
Kızıllar daha sonra aşağıya, Alman işgaline uğramayan Ahıska mıntıkasına indiler. Türkiye sınırının 15 km ilerisinden itibaren uzanan beldelerdeki çoğu kadın ve çocuk 100 binden fazla Türk ile Müslüman Kürt, Laz ve Hemşinli, 14 Kasım 1944’te sürgün edildi. Kızıllar, bunlara bir gün vermişti. Yanlarına aldıkları eşyayı, istasyona kadar zorlu bir yürüyüş esnasında götüremeyip bıraktılar. Ardından çocuklarını bırakmak zorunda kaldılar. Bunlar da aynı şekilde Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’a sürüldü. Beşte biri yollarda öldü.

İlgili Gönderiler

1 / 36