Medeniyetimiz

İngiliz Seyyahın Kaleminden Fatih Külliyesi

İ

resimstanbul’a gelen İngiliz seyyahlarını en çok etkileyen, gerek kuruluş, gerekse mimari yönünden; imareti, hastanesi ve diğer yapılarıyla Fatih Külliyesi olmuştur. İstanbul’un alınmasından 8-10 yıl kadar sonra, şehrin üçüncü tepesine, Sinan-ı Atik’e yaptırılan külliye (1462-70), imparatorluk süresince devam edecek bir geleneğin ilk adımını oluşturmakta ve toplum hizmetleri yönünden, 16. Yüzyılın sonlarında hâlâ eski önemini koruduğu görülmektedir. John Sanderson, bu muhteşem külliyeye duyduğu hayranlığı şöyle belirtmektedir;

‘‘ Yanında, kubbeleri kurşun kaplı yüz kadar yapı, milliyet ve din ayrıcalığı gözetmeden, bütün yerli ve yabancı seyyahların, atları ve hizmetçileri ile, 3 gün bedava kalmalarına tahsis edilmiştir. Bundan başka, camiin çevresinde 150 misafirhanede, şehrin fukarası için parasız yemek dağıtılmakta ve ayrıca günde adam başına bir akçe para verilmektedir. İlaç ve meşrubatın ihtiyacı olana bedava verildiği ve delilerin tedavi edildikleri binalar vardır. Sultan Mehmet, bu yapıların bakımı için, yılda 60 bin duka vakfetmiştir ki, şimdi bu, 200 bin dukanın üstüne çıkmıştır. Ayasofya vakfı, Bedesten vakfı, saraya kadar olan bütün dükkânların gelirlerinin 1001 akçesi bu büyük vakfa aittir.’’
5. tepedeki Sultan Selim külliyesi (1522) ve Türklerin en çok gittikleri Sultan Bayezıt (1506) Camilerinden sonra 6. Tepede muzaffer ve yenilmez Sultan Süleyman’ın Muhteşem cami ve türbesini, John Sanderson ve Moryson, dünyanın yedi harikası ile yarışabilecek bir eser olarak görmüşlerdir.
Diğer güzel camiler şehrin çeşitli yerlerinde dağılmıştır. En muhteşem görünüşü olan camilerin birisi de Sultan Süleyman’ın oğlu Sultan Mehmed’in Hatırasını yaptığı camidir (Şehzade Camii).


Kaynak: İngiliz Gezginlerine Göre 16. Yüzyılda İstanbul’da Hayat 

İlgili Gönderiler

1 / 48