*Dr. Mehmet Can
İnsan umumi olarak içerisinde yaşadığı coğrafyanın ehemmiyetini tam manasıyla anlaya bilmesi için öncelikle iyi bir tarih bilgisine sahip olması gerekir. Aksi halde çevresindeki gelişmeler, meydana gelen olaylar dikkatini çekmez, olup bitenler sıradan bir mevzu gibi görünür.
Ülke olarak son yıllarda gündemimizi meşgul eden pek çok mesele var. Bunlar arasında hayati görülen “Zengezur Koridoru” dur. İşin hazin olan tarafı, basın-yayın organlarında her gün karşımıza çıkan bu konu hakkında yeteri kadar malumat sahibi değiliz.
Osmanlı’ya ve İslam alemine açılan bir kapı idi
Rus Çarları ilk zamanlar Kafkasya’nın coğrafi zenginliğinden pek haberdar değildi. Bu bölgeyi sürgün yeri olarak görüyorlardı. Çok geçmeden kıymetini anlamaya başladılar. Zira bu bölge sadece Osmanlı ve İslam alemine açılan bir koridor değil, aynı zamanda sıcak denizlere inme kapısıydı. Dünya ticaretinin can damarı kabul edilen “İpek Yolu” nun kontrolü buradan geçiyordu.
Kafkasların işgaline hukuki bir zemin oluşturdu
Tahta yeni geçen Sultan I. Abdülhamid’in temsilcisi Sadrazam Muhsinzade Mehmed Paşa ile Rusya 1774’te “Küçük Kaynarca” Antlaşması’nı imzaladı. Osmanlı bununla hızla prestij kaybedecekti. Rus ticaret gemileri Karadeniz ve Akdeniz’de rahat bir şekilde hareket edebilecek, istedikleri zaman boğazlardan geçebilecekti.
Bu şu anlama geliyordu, Türk yurdu olan Karadeniz üstünlüğünü kaybetti. Rus Çarı I. Petro’nun büyük hayali sıcak denizlere inme ülküsünün önü açıldı. Kafkasların işgaline hukuki bir zemin oluşturdu.
Osmanlı Devleti’nin önü kesildi
Bölgede bulunan, Elbruz dağından doğup Azak denizine akan “Kuban Irmağı” (870 km) Osmanlı ile Rusya arasında sınır kabul edildi. Böylece Osmanlı’nın Kafkaslara yardım etmesinin önü kesilmiş oldu. Ruslar, hakimiyetini güçlendirmek için Kafkasya’nın doğu ve batısında hızla nüfuzunu arttırmaya başladı. Tehlikeyi sezen bölge halkı bu yanlış politikanın kötü sonuçlar getireceği kanaatindeydi. Nitekim öyle de oldu.
Kafkasya’yı mezara çevirdiler
Kafkasya’ya “Hristiyan”, “Medeniyet” ve “Ticaret” perspektifinden bakan Ruslar, Şeyh Şamil’in efsanevi direnişi ile karşılaştı. Ardı kesilmeyen Rus birliklerinin vahşi saldırıları sonucunda biçare halk çok büyük zayiat verdi. Yüz binlerce masum insan şehit edildi. Kafkas cephesi adeta mezara çevrildi.
Bir Kafkaslının ölümü yüzlerce Rus askerinin hayatını kurtarır
Son derece başarılı bir askeri geçmişi olan, askerler tarafından çok sevilen General Yermolov Kafkas-Rus savaşı sırasında zalimce metotlar uyguladı. Bu kendisine büyük şöhret kazandırdı: “Ben istiyorum ki adımın sebep olacağı korku, sınırlarınızı kalelerimizden daha iyi korusun. Benim bir sözüm Dağlılar (Kafkasyalılar) için ölümden daha kaçınılmaz ferman olmalıdır. Bir dağlının ölümü yüzlerce Rus askerinin hayatını kurtarırken, binlerce Müslümanın da bize ihanet etmesini önler.” diyordu.
İran’da öteden beri Kafkasya ve Türkistan’a ilgi duyuyor; bu coğrafyalara Şiiliği yerleştirmek istiyordu. Diğer tarafından İngilizler İpek Yolu’nun güvenliği için, Rusya’nın Kafkasya’da güçlenmesini engellemek için stratejik hesaplar yapıyordu.
Ermenistan’ı Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasına hançer gibi sapladılar
Ruslar, uzun mücadeleden sonra Kafkaslarda hakimiyeti sağlamayı başardı. Coğrafyanın büyük çoğunluğuna hâkim olduktan sonra Ermeni nüfusunu Azerbaycan topraklarına yerleştirdi. Ruslar burada sinsi planlar yaparak Ermeni vilayetini kurdu. Esas gaye Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki kara bağlantısını kesmekti. Başarılı da oldular. Böylece Ermeni devletinin temeli Azerbaycan topraklarında atılmış oldu.
Rus idarecileri 28 Kasım 1920’de Türkiye için önemli olan Zengezur bölgesini Ermenistan’a hediye etti. İran’a sınır kapısı açılmış oldu. Kazım Karabekir Paşa: “Biz ne bekliyorduk, bunlar ne yaptılar. Bu bizim için çok ağır bir darbe oldu.” dedi.
Rüşvet, gasp, zulüm başladı
Türkiye’den, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’a gidecek olan tırlar günlerce hudut kapısında bekletildi. İstanbul’dan hareket eden bir tır dokuz günde Türk cumhuriyetlerine giderken böylece sınırda aylarca sıra beklemek zorunda kaldı. Ermenistan geçmelerine engel oldu.
Düşününki Osmaniye başka bir ülke. Adana’da oturan bir vatandaş, Gaziantep’teki akrabasını ziyaret edebilmek için günlerce Osmaniye önlerinde çırpınıp duruyor. Bu zulüm, işkence ve insanlık dışı bir muameledir.
Uyuyan devi uyandırmak istemediler
1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla meydana gelen süratli değişimler adeta baş döndürdü. Kültür ve kardeşlik bağlarımızın bulunduğu Orta Asya Türk Cumhuriyetleri hürriyetine kavuştu. Gelişmeler ülkemize yeni ufuklar açtı. Dünya siyasetindeki ağırlığı arttı. Bu bazı ülkeleri rahatsız etti. İstiyorlardı ki Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri Sovyet Rusya döneminde olduğu gibi, görüşmesinler, konuşmasınlar. Kardeş cumhuriyetlerinin jeostratejik imkanlarından istifade edenler, onları sömürenler uyuyan devin uyanmasını istemiyordu.
Bugün Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri arasında gerek dış ticaret gerekse kültür bakımından güzel ve dikkate değer gelişmeler yaşanmaktadır. Filhakika verilen kavgaların temelinde bu yatmaktadır.
Zengezur koridoru Türkiye için ne ifade ediyor?
İnşasına hızla devam edilen Zengezur koridoru Osmanlı döneminde Türkistan’a açılan bir kapı olmasının yanında aynı zamanda Türklerin Kafkaslardaki hâkimiyeti elinde bulundurması için büyük önem taşıyordu.
Bu koridor ile Sovyet Rusya’nın birbirinden kopardığı Türkiye ile Türk Cumhuriyetlerinin kara bağlantısı yeniden sağlanmış olacak. Bütün bölge ülkeleri bundan istifade edecek. Böylece iş birliği ve ticaret artacak, Türkiye’nin Çin’e kadar olan kapısı yeniden aralanacak. Ticari Tırlar, araçlar hiçbir engel ile karşılaşmadan doğrudan Orta Asya’ya gidebilecek. “Orta Koridor” olarak ifade edilen Tarihi “İpek Yolu” yeniden canlanacak.
Dünya üretim üssü bugün Çin’e kaymış durumda. Dolayısıyla Pekin’den çıkan tırlar, Kazakistan’ın Aktav Limanına yanaşacak, mallar oradan gemi ile Bakü’ye; Zengezur Koridorundan geçerek Türkiye’ye üzerinden Avrupa’ya kısa zamanda ulaşacak.
İran Zengezur Koridoru ’na neden karşı çıkıyor?
Zengezur koridorunun hayata geçirilmesi ile birlikte, Türkiye ve Türk Cumhuriyetlerinin İran’a olan ihtiyaç azalacağı, Çin’den Avrupa’ya ihraç edilen mallar için en güvenli yol Zengazur olacağı ortada. Tahran yönetimi, bu koridor ile güvenlik endişesi taşıyor. Yani Azerbaycan’ın daha da güçleneceği ve dolayısıyla İran’da yaşayan 18-25 milyon arasında Azerbaycan Türkü’nün milliyetçilik duygularının güçleneceğini düşünüyor.
Şayet bu koridor hayata geçirilirse, Türkiye bölgenin parlayan yıldızı olacaktır. Ve aynı zamanda Sovyet Rusya Lideri Stalin tarafından öldürtülen; “Kalbin zorlansa da hiç umutsuz olma, yolda ateş olsa da geri hiç dönme” diyen Özbek Türk’ü Mahmud Maksud’un temennileri gerçeğe dönüşecektir.