Türkistan

Türk Birliği ve Mahtumkulu

*Himmet Biray

20. Asırda dünya iki büyük savaş
görmüş, iki defa da taksim edilmiştir. Bu savaşlardan da taksimlerden de en
büyük zararı Türk milleti görmüştür. Çünkü bu iki savaşta en çok Türk milleti
ölmüş, en çok Türk ülkesi taksim edilmiştir. Dünyada hiçbir Türk topluluğu
yoktur ki yekpâre bir vatanda yaşasın. Bölünmüşlük Türk milletinin “makus
talihi”
olmaya devam etmektedir.

Bugün Azerbaycan Türkleri iki,
Türkmen Türkleri, Özbek Türkleri üç, Kazak Türkleri dört ayrı devletin tebası
durumundadırlar. Çeşitli tazyikler neticesinde dünyanın birçok ülkesine gitmek
mecburiyetinde kalan Türkler de bu bölünmüşlüğün en dramatik örnekleridir. Bize
göre, 21. asra girerken Türk entelektüelinin gündeminde bu “bölünmüşlük”
meselesi olmalıdır.

Bir büyük aile düşünün ki,
fertleri kendi ihtiyârları dışında bölük pörçük edilmiş ve yıllarca
birbirlerinden habersiz bırakılmış olsunlar. Bu ailenin fertleri bulundukları
yerlerde birbirlerinden habersiz olarak yaşamaya devam edecekler, çoluk çocuk
sahibi olacaklar, kendilerine göre hayat tarzları benimseyeceklerdir. İşte
yıllar önce dağıtılmış bu aile fertlerinin ortak yanı, birbirlerini
tanımamaları, birbirlerini “yok” bilmeleridir.

Eğer yıllar sonra bu ailenin
çocuklarını, torunlarını birbirleriyle tanış tırsanız, birbirlerini
yadırgayacaklar, ama aynı zamanda da heyecanlanacaklardır. Türklük ailesinin
büyük bir kısmı da son yıllarda demir perdenin erimesiyle, sanki ikinci bir
demir dağından geçit bulmanın ve ayrı düştüğü akrabalarıyla tanışmanın heyecanını
yaşamaktadır. Artık herkes birbirine sahip olduğu değerleri tanıtmanın gayreti
içine girmiştir. Türk topluluklarının varlıklarını sürdürmelerinde “mazi
şuuru”
çok mühim rol oynamıştır. O toplulukların içinden çıkan tarihî
şahsiyetler, onlar için birer iftihâr kaynağıdır. Bu tarihî şahsiyetlerin
içinde edebî kıymetlerin ayrı bir yeri vardır.

Bu kıymete haiz edebi
şahsiyetlerden biri de Mahtkumkulu’dur.

Mahtumkulu’nun Edebî Kişiliği

Şahmuhammet Gandımov, “Eğer
Türkmen klasik edebiyatını büyük bir harman olarak göz önüne alsak, Mahtumkulu’nun
satırları, bu harmanın tek başına secini meydana getirir.”
demektedir.

Gerçekten
de bugün Mahtumkulu, Türkmen
edebiyatçılarının, hatta bütün Türkmenlerin “akıldarı”, “halifesi”
olarak görülmektedir. Türkmenler, Mahtumkulu’dan hürmetle bahsetmektedirler. Bunun
sebebi ise Mahtumkulu’nun sadece Türkmen edebiyatının en büyük şairi olması
değil, aynı zamanda yaşadığı devirden bugüne kadarki ideal bir Türkmen tipine,
daha 18. Asırda temsilcilik etmiş olmasıdır.

Şair bir yandan, ananevi Türkmen
edebiyatının şiir formuna uygun olarak yazdığı şiirlerde o zamanın Türkmen
ruhunu aksettirmiş, öte yandan yüzelli yıl sonra hayata geçecek olan Türkmen
birliğinin rüyasını görmüştür. Mahtumkulu’nun şiirlerinde 18. asrın Türkmen
hayatı bir tablo halinde görülebilir. Devrin sosyal ve siyasi problemlerini
araştırmak isteyenler, Mahtumkulu’nun şiirlerine de mutlaka müracaat etmelidirler.
Mahtumkulu’nun şiirlerinde Türkmenleri cezbeden yönlerden biri de, Türkmen
hayatını yansıtırken Türkmen mertliğini, Türkmen yiğitliğini tasvir etmesi,
dolayısıyla Türkmen gururunu yükseklere çıkarmasıdır.

Mahtumkulu’nun şiirlerinden bir misal aşağıdadır.

             Türkmenim

Ceyhun bile bahr-ı Hazar arası,
Çöl üstünden eser yeli Türmenin;
Gül goncası, kara gözüm karası,
Kara dağdan iner seli Türkmenin.

Hak sılamış bardır onun sayesi,
Çırpınşar çölünde neri, mayası,
Renk-be-renk gül açar yeşil yaylası,
Gark bolmuş reyhana çölü Türkmenin.

Al yeşil bürünüp çıkar perisi,
Kükreyip berk urur anberin isi,
Beğ, töre, aksakal yurdun eyesi,
Küren tutar güzel ili Türkmenin.

İlgili Gönderiler

1 / 63