mir Timur Han’ın Özbekistan’ın Semerkand şehrinde bulunan
Türbesinin en bariz özelliği 34
metre yükseklikteki kubbesidir. Dilimli sivri kubbe,
yüksek silindirik kasnakla basık sekizgen türbe binasına oturur. Turkuvaz çini
kaplamalı kubbe koyu renk rozetlerle, eteği mukarnas kıvrımlarla bezenmiştir.
Yüksek kasnağı çok iri kufi hat kuşağıyla sarılır. Türbe duvarları geometrik
desenler içinde “Allah“,
“Muhammed” yazılarıyla
dolguludur.
Küçük kapıdan kubbeli ön mekâna geçilir. Burada kubbelerin
tabanı alttan bakıldığında sekiz köşeli yıldızlar görüntüsü verecek biçimde
yapılmış. Duvarlar turkuvaz çini levhalarla kaplanmıştır. Bu bölüm ilave
olabilir. Çünkü türbe kapısının yanındaki duvarda zeminden itibaren sırasıyla
düz kaplama, mukarnas kuşak ve kabartma hat bantı ile tezyin olan mermer
kaplama görülür.
Bütün Türk türbelerinde türbeler sünnete uyularak süslü
yapılmıştır. Burada da türbe odasındaki ihtişamı kelimelerle ifade etmek çok
zordur. Bütün mekân kalemisleri, çiniler, mermerlerle; mukarnas, geometrik
desenler, hat kuşakları; kıvrık dallar, çiçekler, rozetlerle donatılmış. Hepsi
bir arada, üst üste, yan yana birleşip bütünleşiyor. Timur’u; ayaklarının
altına gömülmeyi istediği hocasını; torunu Uluğbey’i kucaklıyor.
Binanın dört duvarında mukarnas örtülü yüksek birer niş
bulunur. Mukarnas dalgaları kalem işi ve bol altın varak bezemelidir. Sivri
kubbenin içi altın varaklı kabartma desenlerle işlenmiş. Kubbe eteğinde,
kasnağın tabanında çiniye, aşağı kotta mermere işlenen hat kuşakları mekânı
sarmalar. Kemer içleri çini rozetlerle süslenir. Duvarların geniş yüzeyleri
kabartma geometrik işlemelerle desenlenir. Duvarların alt kısmı mermer
kaplıdır.
Yani mekânın tezyinatı çok zengin, çok görkemlidir. Bütün
malzeme, figür kullanmadan, her türlü tezyinat biçimine bürünmüş ve bu türbe
oluşturulmuş. Şöyle açıklayalım: Bu
muhteşem tezyinatı bildiğimiz klasik deyimlerle tanımlamamız gerekse, Gotik’ten
(o zaman henüz bilinmeyen) Barok’a kadar, pek çok akımı müthiş bir uyumla
barındıran post-modern bir eserdir. (Yük. Mimar G. Ramazanoğlu)