O
smanlı Padişahlarının on dördüncüsü, İslâm halîfelerinin yetmiş dokuzuncusu. Sultan Üçüncü Mehmed Han’ın oğlu; İkinci Osman Han, Dördüncü Murâd Han ve Sultan İbrâhim Han’ın babasıdır. Babasının Saruhan vâliliği sırasında 1590 (H. 998)’de Manisa’da doğdu. On dört yaşında iken 1603’te padişah oldu. On dört sene padişahlıktan sonra 1617’de İstanbul’da vefat etti. Kendi inşâ ettirdiği Sultanahmed Câmii yanındaki türbesine defnedildi.
Ahmed Han, henüz beş yaşında iken sıkı bir tâlim ve terbiyeye tâbi tutuldu. Zamânın ileri gelen âlimlerinden Aydınlı Mustafa Efendi, bu işle vazifelendirildi. Temel bilgileri öğrendi. Hocazâde Mehmed ve Esad efendilerden de ders alan Ahmed Han, bilhassa fıkıh ilminde ince bilgilere sâhib olup, Arabça ve Farsça’yı mükemmel bilirdi. Ok atmak, kılıç kullanmak, ata binmek gibi savaş ve askerlik eğitiminde de gayet başarılı idi.
Şiirle de uğraşan Ahmed Han, zamânın evliyası Abdülmecîd Sivâsî ile Azîz Mahmûd Hüdâî Üsküdârî hazretlerinden feyz alıp kemâle geldi. Çok merhametli, tebeasına karşı ziyadesiyle şefkatli idi. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymakta, Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimizin Sünnet-i şerifine yapışmakta pek titiz, insanların ve diğer mahlûkâtın hakkını gözet mekte çok dikkatli idi. Babasının vefâtı üzerine, 1603 yılında Eyyûb Sultan’da kılıç kuşanarak padişah oldu.
Sultan Ahmed Han, memleketinin îmârı için çok çalıştı. Yaptığı hayırlı hizmetlerinin başında bugün yerli ve yabancı herkesin hayran kaldığı kendi ismiyle bilinen Sultanahmed Câmii’ni yaptırmasıdır ki, yerini tesbit edip, temel atma merâsimi için hocası Azîz Mahmûd Hüdâî ve diğer âlimleri davet etti.
Temel atmak için ilk kazmayı, Azîz Mahmûd Hüdâî hazretleri vurdu. Padişah da yoruluncaya kadar temeli kazdı. Sedefkâr Mehmed Ağa’ya yaptırılan altı minaresi, 24 metre çapında kubbesi, 21043 çinisi bulunan Sultanahmed Câmii, aşevi, imaret, medrese, mektep, dârüşşifâ, askerler için odalar, dükkânlar, bir sebil ve padişah için hazırlanan türbeden müteşekkil bir külliye ile beraber faaliyete hazır hâle getirildi. Açılış için Azîz Mahmûd Hüdâî hazretleri dâvet edildi. Fakat o gün fırtına vardı ve deniz şiddetli dalgalı idi. Bu sebeple kayıkçılar denize açılmaya cesaret edemiyorlardı.
Azîz Mahmûd Hüdâî, Üsküdar İskelesi’ne geldi ve husûsî kayıkçısına emrederek, yanında bir kaç talebesiyle birlikte Sarayburnu’na doğru açıldı. Allahü teâlânın izniyle kayığın ön, arka ve yanlarından bir kayık mesafesinde deniz süt liman oluyor, dalgalar kayığa hiç tesir etmiyordu. Herkes korkudan denize çıkmazken, Azîz Mahmûd Hüdâî kayığıyla selâmetle karşıya geçti. Üsküdar ile Sarayburnu arasındaki bu yola Hüdâî yolu dendi. Muhteşem merâsimlerle câmi açıldı. Cumâ hutbesini Azîz Mahmûd Hüdâî hazretleri okudu.
Dindarlığı ve insanlara merhameti ile tanınan Sultan Ahmed Han, bilhassa Mekke ve Medî ne’ye pek çok hayırlı hizmetler yaptı. O zamâna kadar Mısır’da dokunan Kâbe-i muazzamanın örtülerini İstanbul’da dokuttu. İstanbul’da kurdurduğu özel atölyelerde Kâbe için altın oluklar yaptırdı. Zemzem kuyusu için demirden bir kafes yaptırarak, suyun bir metre altına yerleştirtti. Böylece kuyuya düşen Müslümanların boğulması önlendi. Resûlullah efendimizin sallallahü aleyhi ve sellem Ravda-i mutahherasını çok kıymetli hediyelerle süsledi.
Memlekette otorite boşluğundan ortaya çıkan serkeşlikleri, tam bir vukûfiyetle seçtiği ehil devlet adamlarının kuvvetli otoriteleriyle ortadan kaldırdı.
Ömrü boyunca Allahü teâlânın dînine hizmet için çalışan, hak ve adâletten ayrılmayan, Birinci Ahmed Han, 1617 (H. 1026) senesinde hastalandı. Sırtında bir yara çıkmıştı. Mâbeynci Mustafa, Sultan’ın vefatından bir gün önce huzurunda iken, Ahmed Han’ın odada sahibini göremediği kimselere dört defa; “Ve aleyküm selâm” dediğini işitti. Sebebini sorduğunda, Sultan Ahmed Han;
“- Şu anda yanıma Hazreti Ebû Bekr-i Sıddîk, Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali geldiler.” Bana;
“- Sen, dünyâ ve âhiretin sultanlığını kendinde toplamışsın. Yarın Resûlullah sallallahü aleyhi vesellem efendimizin yanında olacaksın” buyurdular cevâbını verdi. Hakîkaten ertesi gün vefât etti.
Cenâzesinin yıkanması için hocası Azîz Mahmûd Hüdâî hazretleri davet edildi. Ancak; “Sultânımı çok severdim. Şimdi dayanamam. İhtiyarlığım sebebiyle beni mazur görün” buyurdu. Talebelerinden Şâban Dede’yi gönderdi. Şeyhülislâm Hocazâde Mehmed Çelebi’nin kıldırdığı cenâze namazından sonra, kendi yaptırdığı Sultanahmed Câmii yanındaki türbesine defnedildi.
Küçük yaşta sultan olup, yirmi sekiz yaşında vefât eden Sultan Ahmed Han’ın, çocuk yaşında iken gösterdiği dirâyet ve kabiliyeti dikkate şayandır. Sultan Selim Han gibi son derece sâde giyinirdi. Her fırsatta halk arasında dolaşır ve dertlerini dinlerdi. İstanbul’un yanında; Bursa, Edirne ve Çanakkale’de de halkın arasına girip dolaşırdı. Gayet kuvvetli, çok iyi binici, atıcı, avcı ve silâhşördü. Bu meziyetleri oğulları ikinci Osman’la, dördüncü Murâd’a da intikâl etmiştir.