Her türlü teknik gelişmeyi dikkatle takip eden Sultan Abdulhamid Han tıbbî sahadaki araştırma ve gelişmelerle de yakinen ilgileniyordu. Bu konuda Said N. Duhani şunları yazıyor:
Pasteur’le Mektuplaşırdı
Pasteur’le Mektuplaşırdı
R
um-Ortodoks bir Osmanlı olan Ferik Dr. Zoeros Paşa II. Sultan Abdülhamid tarafından, insanlığın velinimetlerinden birine, Louis Pasteur’e gönderilmişti.
Zeoros Paşa, Pasteur’ün meşhur enstitüsünün kurulmasına yardım olmak üzere 10 bin altın frank götü rm üş ve ona padişah tarafından gönderilen Murassa Osmanlı Nişanı’nı takmıştı. Hattâ Padişah, İstanbul’da açmayı tasarladığı kuduz enstitüsünün bizzat Pasteur tarafından kurulmasını istiyor, bu hususta Pasteur ile mektuplaşıyordu. Ancak ünlü bilginin işleri onun Fransa’dan ayrılmasını imkânsız kılıyordu.
Bu yüzden kendisinin yerini tutacağından emin bulunduğu yakın dostu Dr. M. Nicolle’ü Padişah’a gönderdi. Son derece tecrübeli bir âlim olan Dr. Nicolle, İstanbul’da bulunduğu sırada hiçbir zaman hasta muayenesine gitmemiş, bu konuda: “Benim İstanbul’da belirli bir işim var. Üstelik burada çok iyi Türk doktorlar var” demiştir.
Buna rağmen Dr. Nicolle bir istisna yapmaktan da kendisini alamamış, egzama illetine yakalanan bir küçük kızı tedavi etmiştir. Zamanın her türlü tedavisiyle iyileşmeyen çocuğu iyileştiren Dr. Nicolle, kızın ailesinin teklif ettiği parayı almamış ve şu cevabı vermiştir:
“- Hükümet bana aylığımı veriyor; ayrıca doktorluk yapmıyorum. Mesleki insiyatifim ve vakayı bana anlatan dostunuz Süleyman El- Bostâni’ye olan sevgim beni hastanıza bakmaya sevketti.” Bu olayı ban Merhum Süleyman el-Bostanı anlatmıştı.
Louis Pasteur’le devamlı olarak mektuplaşan Sultan Hamid, ona yazdığı nâme-i hümâyûnlarında, bilgine daima “Mon Cher Monsieur Pasteur” (Azizim Mösyö Pasteur) diye hitabeder, mektuplarını aynı hitapla bitirirdi.
Sultan Abdulhamid Han Serumu
Sultan Abdulhamid’in tıbba ve eczacılığa büyük merakı vardı. Söylendiğine göre Padişah, Sertabîb-i Hazret-i Şehriyârî Mavroyeni Paşa’nın yazdığı reçeteleri özel eczanesinde bizzat yaparmış. Her ne olursa olsun merhum hükümdarın tıp ve eczacılık alanındaki yeni buluşlarla ilgilendiği ve bunları çok yakından takip ettiği, bilinen bir gerçektir.
Bundan başka Sultan Hamid, ızdırap çeken insanların dertlerini gidermek, ıztıraplarını hafifletmek yolunda büyük gayretler sarfeden değerli ilim adamlarına her vesileyle takdirlerini bildirir, onlara ceyb-i hümâyûnundan (kendi kesesinden) çok yüksek rakamlara baliğ olan nakdî yardımlarda bulunurdu.
Çok muhtemel olarak; ilk defa tedavide kullanılmasına başlanan “antipnömokoksik serumu” tatbiki sırasında, Padişah’ın yaptığı bu kabil bir âlicenaplığa karşı bir cemile olmak üzere, zamanın Amerikalı doktorları yeni seruma “Sultan Abdülhamid Serumu” adını vermişlerdi.
1941 yılının 27 kasım perşembe gecesi şehrimiz Lâle sinemasında gösterilmesine başlanan “Untamed” adlı Paramount filminde de aktörlerden biri yüksek sesle bu ismi “Sultan Abdülhamid’s Serum” şeklinde söylemiştir .
Kaynak: Hayat Tarih Mecmuası
Said N.Duhani