ünün
Osmanlı, bugünün resmen Suriye toprakları üzerinde bulunan fakat resmi olarak
vatan toprağı sayılan Süleyman Şah Türbesi halen gündemde. Türbeye fiili bir
saldırı olsa oradaki mevcut askerlerimiz derhal karşılık verecek ve Türk
ordusundan anında yardım gelecek. Bu türbe bu kadar büyük önem taşıyor. Yani
bir anlamda buraya olabilecek müdahale, savaş sebebi kabul edilecek.
Bilmeyenler
için kısa bir hatırlatmada bulunalım. Süleyman Şalı Türbesi ile Süleyman Şah
Saygı Karakolu ve bulunduğu alan Suriye’nin Halep İli’nin Karakozak Köyü
sınırları içerisinde bulunan ve Türkiye’nin kendi sınırları dışında sahip
olduğu tek toprak parçasıdır. Türbe’de Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve
ilk padişahı Osman Gazi’nin büyükbabası ve Ertuğrul Gazi’nin babası Süleyman Şah’ın
ve iki askerinin naaşlarının bulunduğu kabul ediliyor.
Dolayısı
ile bu türbe Suriye’deki karışıklıklar vesilesi ile gündeme geldi ve halkımız
orada resmen bir vatan toprağı olduğunu öğrendi. Karışıklık döneminde Suriye ve
Irak toprakları üzerinde faaliyet gösteren ve din ve şiddeti bir arada kullanan
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) felsefesi; ya kabule ya ölüme dayanıyor.
Türbe inşa etmeyi ise şirke bulaşma olarak değerlendiriyorlar.
Bu
açıdan türbeleri ve tarihi mekânları tahrip ve yok etme çabası içerisindeler.
Bu sebeple de IŞİD, bir türbe olan Süleyman Şah’ı da tehdit ediyor. Taliban/IŞİD
türünden anlayışların daha önce de bu türden kültürel mirasa ilişkin birçok
tahribatı olduğu hatırlanırsa durumun vahameti açıkça görülür.
Türbelerin
nüfuzu Türbeler günümüzde iki açıdan değerlidir. Birincisi; içerisinde yatan
şahsın manevi konumu, ikincisi ise sanat ve mimari yapı olarak türbenin
kendisi. İkisi de korunması gereken kültür varlığı kabul edilir. Adına türbe
yapılan kişinin mutlaka üstün bir özelliği bulunur. Ya Kanuni Sultan Süleyman
gibi bir devlet adamıdır ya şehzade Mehmet gibi hanedandan özelliği olan
biridir veya Eyüp Sultan Hazretleri gibi manevi konumu ve nüfuzu olan biridir.
Fatih Sultan Mehmet gibi hem devlet adamlığı hem de Hazreti Peygamberin
müjdelediği dini nüfuza da sahip bir şahıs olma durumunda olanlar da olabilir.
Dolayısı
ile bugün türbe deyip geçmememiz gerekir. Türbede yatan zatın manevi konumu ve
halen geçerli nüfuzu onun bir anlamda yaşadığını ortaya koyuyor. Yaşamaktan
kasıt; manevi etkisinin ve nüfuzunun devamlılığıdır. Buralar aynı zamanda dini
hayatın canlı ve dinamik olduğu mekânlardır. İstanbul’da Eyüp Sultan, Aziz
Mahmut Efendi ve Yahya Efendi başta gelen türbelerimizdendir. Bu türbeler aynı
zamanda İstanbul’da en çok ziyaret edilendir.
Türbeleri;
dini, sosyal ve siyasal açıdan değerlendirmek mümkündür. Eyüp Sultan
Hazretleri’nin türbesi gibi uluslararası ziyaretçisi olan türbelerimiz de
vardır. Hakkari’nin eski isimle Nehru bölgesindeki Seyyid Taha Hazretleri`nin
türbesi gibi hem İran hem de Irak’tan ziyaretçi çekme özelliği olan
türbelerimiz de. Kültürel coğrafyamızda da çok sayıda bilinen türbeler vardır.
II. Abdülhamid döneminde Süleyman Şah Türbesi gibi imparatorluk sınırları
içerisindeki türbelerin birçoğu elden geçirilmişti.
Türbeler
manevi ve kültürel nüfuzu devam eden merkezlerdir. Savaş sebebi kabul edilecek
kadar da önem taşır.
Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili