ün Srebrenitsa katliamının 14. yıl dönümü idi… 11 temmuz 1995’te, Ratko Mladiç komutasındaki Sırp canilerinin katlettiği sekiz bin Boşnak, 14 yıl sonra altmış bin kişinin katıldığı hüzünlü bir törenle yâd edildi. Bazı televizyon kanalları bu töreni naklen yayınlama basiretini gösterdi. Onlara bu duyarlılıklarından dolayı müteşekkiriz…
Sözde Güvenli Bölge
Tam on dört yıl önce, Birleşmiş Milletler’in “GÜVENLİ BÖLGE” olarak ilan ettiği altı yerden biri idi Srebrenitsa… Burada, sözüm ona güvenliği korumak üzere, BM Barış Gücü nezdinde 400 tane Hollanda askeri görevlendirilmişti. Ama Sırp Canilerinin tam bir hafta boyunca sürdürdükleri vahşeti Hollanda askerleri sadece seyretmekle kalmıştı!..
20. yüzyılın sonlarında yaşanan bu en büyük insanlık ayıbını, aslında bütün Avrupa boynunda yafta olarak taşımaya devam ediyor. “Türklerden intikamımızı almaya geldik…” diye bütün Avrupa’nın ve bütün dünyanın gözü önünde, etnik temizlik ve soykırım suçu işleyen katil Ratko Mladiç, hâlâ yakalanabilmiş değil.Ne Birleşmiş Milletler, ne İnsan Hakları Kuruluşları vs. Hollanda askerlerinin bu katliama seyirci kalmasının, hatta Sırp canilerinin işini kolaylaştırmasının hesabını da sormuş değil.
Srebrenitsa’da katledilen sekiz bin kişinin tamamının cesetleri dahi bulunabilmiş değil. Şimdiye kadar yetmiş toplu mezardan ancak 3 bin 200 kişinin vücudundan kalan parçalar bulunabildi… Evet, modern ve medeni(!) Avrupa bu ayıbın altında ezilmeye devam ediyor.
14 yıl önce Avrupa’nın göbeğinde, sırf Müslüman oldukları için kendilerine “TÜRK” denilen Boşnaklar boğazlanıyordu…
Dünya Yine Sessiz
Ne hazin tecellidir ki, şimdi de Asya’nın derinliklerinde, pek çok kimsenin varlığından fazlaca haberdar olmadığı bir başka Türk topluluğu katliama maruz kalıyor. Dünya yine sessiz, yine kör ve sağır. Tam olarak ne kadar Uygur Türkünün katledildiği bilinmiyor. Gayrı resmi rakamlara göre 800 civarında. Yaralıların sayısı tabii ki çok daha fazla. Bu yaralıların ne oranda tedavi imkanı bulabildiği de belli değil.Uygurlar abluka altında. Güya sokağa çıkma yasağı var. Ama Urumçi’deki Çinliler Uygurların evlerini basıp katliama devam edebiliyor.
Hollanda askerlerinin Srebrenitsa’da yaptığı gibi, Çin polis ve askerleri de, Urumçi sokaklarında Uygur Türklerinin linç edilmesini sadece seyrediyor. Pardon bir de bu durumu protesto edenleri yakalayıp nezarete atıyor!..
Tam Bir Vahşet
Doğu Türkistan’ın merkezi Urumçi’de, durumun vahametini anlatmada kelimeler yetersiz kalıyor. Cenazelerin gömülmesine dahi müsaade edilmiyor. Üstüne üstlük despot Çin Yönetimi, idam mangalarının fazla mesai yapacağını bildirerek, korku ve dehşet salmaya devam ediyor. O komünist Çin Yönetimi ki, infaz kurşunlarının bedelini dahi, mahkum ailelerinden tahsil ediyor…
Doğu Türkistan’daki Çin işkencesi ve katliamları, yüz küsur yıldan beri devam ediyor. Bugüne kadar 35 milyondan fazla Uygur Türkü, Çin zulmü altında hayatını kaybetti… Dünya Uygurların imdat çığlıklarını ne yazık ki, duymak istemiyor. Yönetimde komünist, ekonomide kapitalist Çin Devleti ise, Türkiye’nin Doğu Türkistan meselesi ile ilgilenmesini katiyen istemiyor. Hatta binlerce yıllık Türk Yurduna Doğu Türkistan denilmesini bile hazmedemiyor. Sincan ismini dayatıyor…
Son günlerde, Pekin’den Ankara’ya fena halde olumsuz mesajlar geliyor. Özellikle Başbakan Erdoğan’ın haklı çıkışından sonra işin dozunu kaçırdılar. Neymiş Türk-Çin ilişkileri zarar görürmüş!..
İnsanların kanı ve canı pahasına ilişkilerin iyileşmesi mümkün olabilir mi? Her şeyin bir bedeli var… Türk Milleti kendi soydaşlarının boğazlanmasına sessiz kalamaz, kalmayacaktır. Elbette Çin’e savaş ilan edecek halimiz yok. Ama Türkiye bu meseleyi BM zeminine taşımalıdır.Çin’in 1.3 milyarlık nüfusu varsa, İslam Dünyasının da 1.5 milyara yaklaşan nüfusu var…
İslam Konferansı Teşkilatı, Müslüman Uygurların davasına kararlı şekilde sahip çıkmalıdır. Şayet Doğu Türkistan meselesi dünya kamuoyuna mal edilebilirse, Çin Hükümeti mutlaka hizaya gelme ihtiyacı duyacaktır. Urumçi de Srebrenitsa’ya dönüşmesin!..
Dr. İsmail Kapan