ğuzlar, Karluklar, Uygurlar, Kırgızlar ve Kimekler’le beraber Türk dünyasını temsil eden beş büyük kavimden birisi idi. Bu kavimlerden Karluklar; Fergane, Isık Gölü ve İsficab civarında yaşıyorlardı. Üç boydular. Bu boyların en önemlisi Çiğil boyu idi. Karahanlılar Devleti, Karluklar tarafından kurulmuştur. Uygurlar ise; Beş Balık, Turfan ve Karaçar bölgelerinde yaşamaktaydı. Kırgızlar, umumiyetle Yukarı Yenisey ve Kösmen yani bugünkü Sayan Dağları’nda bulunmaktaydılar. Kimekler ise, İrtiş ırmağının güney ve batısında yaşamaktaydılar. Bunların ünlü boyları Kıpçaklar’dır. Kıpçaklar ve Kanglılar iki meşhur Türk boyudur.
İslâmiyetle Şereflenme
Oğuzlar, X. asrın birinci yarısında ülkelerine gelen İslâm dininin esaslarını öğrenmişler ve asrın ikinci yarısından itibaren İslâm dinine girmeye başlamışlardır. Maveraünnehir’in İslâmlaşmış tacirleri, henüz Müslüman olmamış Oğuzlar’a tâbi bulunan Seyhun’un aşağı kısmında Cend, Yenikent gibi mühim ticaret merkezleri meydana getirdiler. Gerek Talas’tan, gerekse Yenikent’ten İrtiş nehri havalisindeki Türkler’e kadar giden muazzam ticaret yılları vardı. Oğuzlar’ın Müslüman olmasında bu tacirler büyük bir rol oynamışlardı.
X. asırda hemen hemen bütün Oğuz kavmi Müslüman olmuştur. Müslümanlar, Müslüman Oğuzlar’a “Müslüman Türk” mânâsında “Türkmen” demişlerdir. İslâmiyet’i ilk kabul eden Türk kavmi, Balasagun ile Mirki arasında yaşayan Türkmenler olduğundan Türkmen adı Maveraünnehir’in Müslümanlar’ı arasında “Müslüman Türk” mânâsında hususî bir anlam kazanmıştı, Oğuzlar kendilerine Türkmen demiyorlardı. Oysa Türkmenler’in eski bir etnik topluluk olduğu hakkında görüşler vardır. Türmen adına daha VI. yüzyılda ratlamaktayız. Türkmenler’in anayurdu batıda Aral gölü kuzeyindeki bozkırlardı. Türkmen boyları; Halaçlar, Karluklar ve Oğuzlar olmak üzere üçe ayrılmıştı. Oğuzlar, Türkmenler’in en büyük kısmını teşkil etmiş ve kendilerini ana kavim saymış olmalıdırlar.
Tarihin Akışı Değişiyor
XI. Asırdan itibaren ise Oğuzlar, dünya tarihinde önemli değişiklikler meydana getiren bir kavim olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Oğuz boyları, bu yüzyıldan sonra değişik yerlere yayılarak oralarda çeşitli medeniyetler kurmuşlardır.
Oğuz Türkleri’nin Selçuklu Devleti’ni kurmaları dünya tarihinin en mühim hadiselerinden birisidir. Bu devletin sınırları kısa zamanda Ceyhun ve Akdeniz’e dayanmış ve Anadolu’nun büyük bir kısmı Türkler’in eline geçmiştir. Oğuzlar böylece Fatih bir kavim olarak kümeler halinde İran, Anadolu, Irak ve Suriye’ye gelmişler ve Türkmen ismiyle anılmağa başlamışlardır.
XI. asrın ikinci yarısında Oğuzlar’dan bir kol Karadeniz’in kuzeyine gelmişti. Bu kol Bizans kaynaklarında “Uz” ismiyle anılmaktaydı. Bunlar daha önce Yayık-İtil arasındaki topraklarda yaşıyorlardı. Kıpçaklar’ın baskısı üzerine Tuna’ya geldiler. 1065’te Tuna’yı da geçen Uzlar çeşitli kollara ayrılarak Yunanistan’a kadar olan yerleri tahrip ettiler. Fakat ani çıkan soğuklar bunları perişan etti. Peçenek ve Bulgarlar, Uzlar’a saldırıp onların pek çoğunu yok ettiler. Geride kalanlar ise, Bizanslılar’ın hizmetine girdiler.
Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunda yer alan, Uzlar, savaş esnasında Peçenekler’le birlikte Selçuklu ordusuna geçtiler. Balkanlar’ı istilâ eden Uzlar’ın 20-30 bin çadırdan fazla olmadığı anlaşılıyor. Oğuzlar’ın mühim bir kısmı, kardeşlerinin fetih ve göçlerine katılmayarak eski yurtlarında kalmışlardır. Bunlar bilhassa Karaçuk dağlarının karşısındaki yerlerde yaşıyorlardı. Diğer bir Oğuz kümesi de Mangışlak yarımadasında oturuyordu.
Türkler Anadolu’da
Oğuzlar gerek bu ad altında ve gerekse Türkmen adı ile kümeler halinde Anadolu’ya gelip burayı kendilerine yurt edinmişlerdir. Bu geliş, takriben iki asır sürmüştür. Anadolu’ya gelen Oğuzlar arasında mühim sayıda yarı yerleşik ve yerleşik unsurların bulunduğu anlaşılıyor. Moğol istilâsı yüzünden Türkistan’ın geniş ölçüde tahribe maruz kalması, yerli unsurların gelmesinde büyük Şamil olmuştur. Oğuzlar Anadolu’ya gelirken tamamen Müslüman’dılar ve mâlik oldukları maddî ve manevî her şeyi beraberlerinde getirdiler. Bugün Türkiye Türkleri’nden başka Azerbaycan, İran, Afganistan Türkmenler’i, Irak ve Suriye’deki Türkler de kavmî bakımdan Oğuzeli’ne mensupturlar.
Selçuklu Devleti’nin kuruluşu, Oğuz Türkleri’nin tarihinde çok mühim bir dönüm noktası olmuştur. Bu devletin kurulması ile İslâm dünyasında siyasî hakimiyet Oğuzlar’ın eline geçtiği gibi, Anadolu ve ona komşu ülkeler de onların yurdu olmuştur. Oğuz Türkleri, Yakın Doğu İslâm dünyasının, bilhassa I. Yüzyılın başlarından itibaren siyasî bakımdan zayıf duruma düşmesinden faydalanarak adım adım ilerleyen Bizans’ı geri atmakla kalmamış, onun asıl dayanağı Küçük Asya’yı fethetmek suretiyle, bu devletin çökmesinde ve yıkılmasında âmil olmuşlardır.
Doğu’da Çin hududundan Batı’da Akdeniz’e kadar uzanan geniş topraklar üzerinde büyük bir imparatorluk kurmuş olan bu Türk devletine hükümdar ailesinin atası olan Selçuk Bey’e nispetle Selçuklular (Selçukiyân, Selçukiyyûn, Selâçika) denilmiştir. Selçuklular Aral Gölü ile Hazar Denizi ve cenubî Ural dağları arasında yaşayan Hazar Oğuzları’na, bilhassa kendi kabilelerinden Kınıklar’a öncülük ede ailelerden birisine mensuptular.
X. Yüzyılın başlarında doğan Selçuk’un, babası Dokak öldüğü zaman 17-18 yaşlarında olduğu sanılmaktadır. Selçuk, o zaman başta bulunan yabgunun subaşı (ordu kumandanı)sıydı. Devletinin askerî kudretini elinde tutan Selçuk, daha sonra yabgusuyla anlaşamayarak ondan ayrıldı. Son yabgu hükûmdarının Şah Melik olduğu zannediliyor.
Selçuk Oğuzlar’ı daha sonra başarılar elde etmeye başladılar ve etraflarına Oğuz gruplarını toplamaya çalıştılar. Selçuk Bey, Türkmen hükümdarlarının birisinin kızıyla evlenmişti. Selçuk’un Mikail, Arslan (İsrail), Yusuf ve Musa adlı dört oğlu olmuştur. Mikail, babası hayattayken bir savaşta ölmüştü. Onun iki oğlu Tuğrul ve Çağrı beyler, Selçuk Bey’in himayesi altında yetişmişlerdi. Selçuk Bey’den sonra ailenin reisliğine yabgu unvanı ile Arslan Bey getirildi.
Bir devre damgasını vuran Selçuklular, dünya tarihinde önemli değişiklikleri de beraberlerinde getirmişler ve kendilerinden sonra kurulacak olan Osmanlı Devleti’nin Anadolu’ya yükselmesine zemin hazırlamışlardır. Oğuzlar’ın tarihî macerası böylece Kayı boyuna mensup olan Osmanlılar, Türkiye Türkleri ve dünyanın muhtelif yerlerinde yaşayan Türkler’le devam etmiş ve hâlen devam etmektedir.
Mehmet Gümüşkılıç