smanlı tarihinin son döneminde yüz yıllık dalgalar halinde iki büyük Rus savaşı var. Birincisi, Küçük Kaynarca anlaşması ile neticelenen 1768’de başlayan savaştır.
Rusya bu savaşla dünya gücü olduğunu kabul ettirmiştir. Osmanlı Kırım’a müstakillik vermek zorunda kalmış, Balkanlarda ve Kafkaslarda kısmî Rus yayılması ve nüfuzunu kabul etmiştir. Ruslar, anlaşmanın bir maddesini tahrif ederek ortadoks Osmanlıların hâmisi konumuna gelmiştir.
İkinci dalga 1876-77’dedir (93 Harbi). Bu defa Rus ordusu İstanbul’a, şimdiki Yeşilköy’e kadar ulaşmıştır.
İki yüz kırk yıl önce Rusların Tuna’yı geçerek başkent İstanbul’a varabileceği, bunun nasıl tehlikeli bir durum olduğu, Saraybosna’nın gündeminde idi. Bunu nereden biliyoruz? “Saraybosnalı Molla Mustafa’nın Mecmuası”ndan!
Saraybosna’da Osmanlı döneminde halk ana diliyle konuşuyor ve yazıyordu ama, Türkçe de güçlü bir konuşma ve yazı dili idi. Molla Mustafa’dan önce ve sonra, çok sayıda Bosnalı edebiyatçı, yazar Türkçe eserler kaleme aldılar.
Bunlar içinde Derviş Paşa, Mehmet Nergisî, Şeyh Fevzî, Ahmet Vahdetî, Hasan Kaimî, Üsküf-i Bosnevî, Hasan Kâfî, Füsus şârihi Abdullah Bosnevî, Şeyh Sadî’nin eserlerini şerh eden Suudî ilk hatıra gelebilecek isimler.
Molla Mustafa’nın 1730’da doğduğu tahmin ediliyor. İlköğrenimini “Mimar Sinan mahallesi”ndeki mektepte yapmış. Mimar Sinan ve Bosna… Cihan Padişahı’nın mimarı Koca Sinan Bosna’da bulundu mu? Eserlerinin listesine bakarsanız, bulunmuş olmalıdır.
Molla Mustafa halktan bir adam. Kazazlık öğrenmiş, öğretmenlik, imam hatiplik, kâtiplik yapmış, tasavvufa meyletmiş. Yeniçeri ocağına mensubiyetinden ötürü “başeski” unvanını almış. “Şevkî” mahlâsıyla şiirler yazmış… Günlüğünü 1756’da yazmaya başlamış, 1804 yılına kadar hem şahsî ahvali, hem de Saraybosna’da olup bitenleri defterine kaydetmiş.
Bu sıradan Osmanlının günlüğü Saraybosna’nın tarihi, geçmişteki hayatı ile ilgili çok değerli bir kaynak olduğu gibi, Türkçenin bu ülkede, şehirde kullanımı ile ilgili de çok önemli bir metin.
Molla Mustafa, hiç bir süs ve yapmacığa, sanata başvurmadan olup bitenleri anlatıyor. Sade bir lisanı var. Bosna Türkçesinin sevimlilikleri kitaba ayrı bir tad katıyor. Mecmuayı okurken, İstanbul’un, Osmanlı Devleti’nin geleceği ile ilgili bir kaygı ifadesi dikkatimi çekti:
“…Bozguna dek haber geldi. Tuna’ya varınca öte yakadan Hotin gerek Bender gerek İsmail ve kulli ve gayrıyı kâfir istila eyledi. Ve halk azim kederler ve gamm u gussalara giriftar oldu. Tuna donarsa ve kâfir geçerse artuk İslambol’a dek gidebilür…”
Metin’de dikkat edilirse, İstanbul değil, “İslâmbol” kelimesi kullanılıyor. Halkın düşmanın İslâmbol’a ulaşma ihtimalinden büyük üzüntü duyduğu, kederlendiği ve sıkıntı hissettiği belirtiliyor. Ne zaman? İkinci Rus dalgasından, Saraybosna’nın Avusturya-Macaristan tarafından işgalinden yüz yıl önce…
Yüz yıl sonra düşman İslâmbol’a ulaştı, Avusturya Macaristan Bosna’yı işgal etti!
Mehmet Doğan