aponların, Çinlilerin, Hintlilerin, Rusların, Yunanlıların, İsraillilerin… Birçok milletin kendi özgün alfabeleri var. Türkler, Müslüman olduktan sonra Göktürk harflerini bırakarak İslam elifbasını kullanır oldular.
İranlılar gibi diğer Müslüman kavimler de İslam elifbasını benimsedi. Adı geçen elifba, Arap harflerinden meydana geldiği halde Müslüman milletler ona Kur’an-ı kerim de aynı harflerle olduğu için “Arap elifbası” demek yerine “İslam elifbası” dediler.
Türkiye jakoben gücü, 1 Kasım 1928’de bin yıllık elifbasını bırakarak Latin alfabesini kabul etti. Bu inkılabı yapmaktaki mantık, dünyaya intibak etmek/entegre olmak olarak ifade edilmişti. İlahi bir ceza mıdır; bilinmez ama bu mantık, iki yerde iflas etti. Japon, Hind, Çin gibi devletler dünya devleri arasına girerken aslına hor bakarak zengin mazisini terk eden hâkim gücün baskısındaki Türkiye “geri kalmış ülkeler” sınıfına düştü. Diğer ibretlik vak’a da lisan öğrenme mevzuunda yaşandı. Yeryüzünde Türkler dışında her millet devrin Fransızca, İngilizce gibi geçerli dünya dilini kısa zamanda okur- yazar-konuşur hale geldikleri halde Türk gençleri, duvardaki gençliğe hitabe ihtarlarına rağmen 15 yıllık eğitim hayatlarında bu muvaffakiyeti elde edemediler. Bu yüzden “bizde de işgal devam etseydi; bari yabancı dilimiz olurdu!” diyen ifrat yakınmalara bizzat şahit olduk. Harflerin aynı olması, lisan öğrenme kolaylığını getirmedi.
Osmanlı münevveri, mükemmelen Fransızca bilirdi.
Türkiye’nin üniversite mezunu, İslam harflerinin kullanıldığı memleketlerin sıradan vatandaşları kadar bile İngilizce konuşamadı.
Latin alfabesini kabul etmek için Yunan, Rus, Çin Hind, Japon vs alfabesi değişmediği gibi çok daha ibretlik bir örnek de yaşandı. İsrail, 1948’de kurulurken 5 Bin yıl evvel kullanılan İbraniceyi resmi alfabe olarak kabul etti. Kaybolup giden bir dil yeniden hayat buldu.
Bizde ise sosylojik şaşkınlık, dinden, dünden, aileden, cemiyetten ve tarihten tevarüs eden elifba, takvim, ay isimleri, kanun, hatta evlenme şekline kadar ne varsa cümlesini devirip imha ederken bunları garplılaşma, muasırlaşma, ilerleme namına yapmaktaydı. Ortaya yığınla çelişki çıkmıştı. Bir misal vermek gerekirse evlenmeleri hatırlatabiliriz. Evlilikler, belediye mecburiyetine bağlanmıştır. Bu mecburiyet vatandaşta dini nikâh- resmi kayıt çatışmasına yol açmakta, bir çok kere de hadise mahkemelere düşmektedir. Hâlbuki özenilerek aile hukuku alınan milletlerde nikâhlar, kilisede ve papaz tarafından kıyılmaktadır.
Şayet hâkim gücün değil de -Allah muhafaza- işgal gücünün hâkimiyeti devam etseydi farklı bir yere mi gelinmiş olurdu? Olmazdı. Bu olmayacağı için yabancı güç, daha masrafsız olan yolu seçerek hemfikirleriyle bunları yaptırdı. Geçmiş yazılarımızda mevcuttur. Bugün bir kere daha tekrarlasak; iktidar da bunu benimsese ve nikâh kıyma işi belediyede çalışan İmam Efendilere verilse Tek Parti zihniyeti yine harlı alevlere atılmışcasına feryat ederek ortalığa dökülür.
Oysa… Mao Zedong, bir komünist liderdi. Çin’i demir yumruğu içine almıştı.
Büyük Proleter Kültür Devrimi’ni yaptığında o binlerce harfli Çin alfabesine dokunmadı. Belki aklından bile geçmedi. Yalnızca ona dokunmamakla kalmadı. Çin işgali altındaki Şarkî Türkistan’ın elifbasına da dokunmadı. Kendi resmi adı “Şarkî Türkistan” olan ve Türkiye’de bir zamandır “Doğu Türkistan” denen Ulu(ğ) Türkistan’ın doğu yakası otonom Uygur yurdunda komünist diktatör Mao zamanında olduğu gibi bugün de İslam harfleri yani “Osmanlıca Elifba” kullanılmaktadır. 30 Milyon Uygurun harfi, İslam elifbasıdır.
Turgut Özal, Türkmenistan’ı ziyaret ettiğinde kendisine bir Ahalateke atı hediye edilir. Ne varki atın yanında Türkiye’ye gönderileceğinin söylenmesi gibi bir dikkatsizlik olur. Bir de bakılırki gözlerinden yaşlar süzülmekte. Seyis “ama, der el bir diyara gitmiyorsun, Türkiye’ye gideceksin; orası da bizim vatan!” Atın ağlaması durur.
İslam elifbasının Türkiye Türkçesiyle kullanılması, Hanedan-ı ali Osman’ın vatan harici edilmesi gibi hayat harici edildiyse de bir başka vatanımızda Türkçenin Çağatay lehçesinin konuşulduğu Şarkî Türksitan’da işgale rağmen, zulme rağmen hep yaşadı ve yaşayıp gidecek inşallah.
Tarihi bir hatadan dönülerek latin alfabesinin yanısıra İslam elifbasıyla da Osmanlı Türkçesi öğrenilmesine karşı çıkmak “inkılap”la “inkilap” karışıklığını önlemek demektir. Hafıza tazelemesi ve eserleri asıllarından okuma imkânıdır. Soyuna, asaletine sadık olanlara dedelerinin mezar taşlarını okuma yolunu açmaktır. 86 Yıl önceki Lisan-ı Osmani’nin maarif hayatımıza tekrar girmesinin faydaları sayılamayacak kadar çoktur. Ne varki bunları, hakikatten nasibi olmayanlara anlatmak nâfile gayrettir.
Sebebi şu:
Tek Parti zihniyetin Osmanlı muhalefeti, İslam düşmanlığından ileri gelmektedir. İslama düşman olanlar, imâna da ezana da namaza da camiye de elifbaya da düşmandır.
Rahim Er