A
sr-ı Saadet ve kıyamete yakın Hazreti İsa ve Hazreti Mehdi devirleri hariç, gerçek demokrasi sadece Osmanlı devrinde yaşandı… Batı medeniyeti dışlayıcıdır. İslam medeniyeti ise kucaklayıcıdır. Selçuklu ve onun mirası üzerine kurulan 636 yıllık Osmanlı hükümranlığının başlıca iki özelliği vardır:
“Kurucu ve Koruyucu” olmak… Osmanlının İslama hizmeti “Eshab-ı kiram”dan sonra makamları ise “Tabiinden” sonra gelir. Oysa Roma, Avrupa ve şimdi de “Yeni Roma” olarak adlandırılan ABD ve AB’nin medeniyet anlayışı iki temel üzerine kuruludur: Asimilasyon; Kendi kültür potasında eriterek kendine benzetmek ve yok etmek. Eliminasyon: Asimile çabalarının sonuç vermediği durumlarda açıkça yok etmek…
Söğüt kasabasının Domaniç yaylasında 444 çadırdan üç kıtaya hakim olan Türk İslam Dünyasını birleştiren, 32 milyon km2‘ye yayılan 180 milyon nüfusa sahip olan Osmanlı Devletinin başarısı şu sebeplere dayanır:
– Her yaptığını rıza-i ilahi için yapardı.
– Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’i ve sevdiklerini çok sevmesi ve örnek alması.
– İslam ahlakı ile ziynetlenmesi.
– Büyük düşünmesi ve ideal sahibi olması (Kızılelma).
– İlme değer vermesi (Her ev okuldu).
– Adaletin önünde Osmanlı Sultanı ile Sirkeci’deki hamal eşitti.
– Sağlam aile yapısı.
– Karşılıklı dayanışma, vakıf ve şahıslar yoluyla yardımlaşma ve kanaat duygusu.
– Sultana, devlet büyüklerine, ordu ve din mensuplarına saygı ve itaat.
– Kadın ve kızların iffet, ismet, ihlas, sadakat, sabır, edeb, namus timsali olması…
Cemiyetleri yükselten kadındır. Osmanlı devrinde hanımlar, İslamın emirlerini vecd halinde âdeta kendinden geçercesine yaşıyordu. Çocuğunu İslam terbiyesi ile yetiştiriyordu. Erkeğine her konuda destek oluyordu. İlahi aşka bir nevi meczubeydi. Kadın ve erkeğin en büyük arzusu şehit olmaktı… Ancak bu saydığım güzel hasletler yok olunca İngiliz hilesiyle Osmanlı aydını din bilgisinden halk da fen bilgisinden uzaklaştırılınca çöküş süreci başlamış oldu…