Balkanlar - Rumeli

Osmanlı’nın Bosnası

A

resim

lman seyyah F.Karl Kıenit 20.asrın ilk yarısında bütün Osmanlı Coğrafyasını gezerek tarihi şehirleri mükemmel şekilde tahlil etti. Bosna hakkındaki tespitleri aşağıdadır. Editör.
İstanbul’un fethinden 10 yıl sonra Bosna’ya bir sefer yapan Fatih Sultan Mehmet birkaç Sakson madenci şehri (Sreprenica, Olovo) ile Güney Slav yerleşme merkezi Podgradje (Macarca adıyla Varoş) dışında doğru dürüst bir şehri olmayan geri bir ülkeyle karşılaştı Osmanlılar. Bogomiller ve zorla katolikleştirilmiş kaçak Boşnaklarla doluydu. Bu geri ve kültürsüz ülke için Osmanlı idaresi yepyeni bir çağın başlangıcı oldu.
Bosna Kralı Stjepan Tomaşeviç Fatih’in seferinden bir buçuk yıl önce Papa II. Pius’a yazdığı mektupta “Türkler ülkemde birçok kaleler yaptırdı. Halkıma da çok iyi muamele ediyorlar. Kendileriyle birleşen her çiftçinin hür olacağına dair söz veriyorlar.” diyor. Birçok memleket halkının vatandaşlarının üstüne çöken bir felaket gözüyle baktığı Türk işgali Bosna Hersek Bogomilleri için Allahü teala’nın yardım gayesiyle uzattığı bir el gibi gözüktü. Artık öldürmeler ve malların yağmalanması son bulmuş.
Bogomil, Katolik ve Ortadokslarla aynı haklara sahip olmuştu. Bogomiller kitleler halinde kurtuluşlarını borçlu oldukları Türklerin dinine geçmeye başladılar.Böylece Bosna ve Hersek içten fetholundu. Düne kadar ezilenler memleketin efendisi konumuna geçtiler. Din değiştirme XV. Yüzyılın ikinci yarısında olmuş, en sona kalan birkaç aile de 1878’de Müslümanlığı kabul etmişlerdir.
Sultan ordularının askerî, İslam dininin manevî zaferlerini bir üçüncüsü izledi. Türk-İslâm şehirciliği ve buna bağlı olan kültür bu geri kalmış ülkeye el attı. Osmanlı vilayeti Bosna’nın 1878 yılına kadar başkenti olan Yeni Pazar (Novi Pazar) Fatih tarafından kurulmuş, Sancak Beyliğine tayin edilen İshak Bey’in oğlu İsa Bey tarafından geliştirilmiştir.
Bosna-Hersek hududundaki Foça’nın 1450 yılında “Hoca” adıyla meydana çıktığı ve XVI. Yüzyılda parladığı biliniyor. Vişegrad’ın 1422 ve 1433 yılları arasında sözü ediliyor. Şehrin Drina Köprüsü inşa edilmeden önceki halini tasvir eden İvo Andriç kale ve çevresindeki birkaç köyün Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa’nın 1571 yılında yaptırdığı köprü ve kervansaraylarla şehir haline geldiğini yazıyor.
Vişegrad ile Saravejo arasındaki eski yolun 40 km batısında kalan Rogatica ilk defa 1530 yılında Çelebi-Pazar adıyla tarih sahnesine çıkmıştır.
Gerçek Bir Türk Şehri Oldular
Vrhbosna Kalesi’nin devamı “Sarajevo”, “Saraybosna” adını alarak Fatih, İshak Bey ve 1541’deki ölümüne kadar buranın amirliğini yapan Gazi Hüsrev Bey tarafından önemli bir merkez haline getirildi. Şehrin nüfusu birkaç nesil içinde 7-8 binden 50 bine hattâ 80 bine yükseldi. Böylece Bosna ve Hersek’in birçok şehri en başından itibaren gerçek birer Türk şehri oldular. Daha doğuda halk kendine Osmanlı adını verirken, Bosnalılar da Türklüğü seve seve benimsiyorlardı. Bosna şehirlerinin Türk karakterini incelemek için biraz doğuya dönelim. Anadolu Selçuk Devletinin ilk dönemlerinde Müslümanlar Hristiyanlara (Rum ve Ermeniler) karşı azınlıktaydılar. Bu durum yavaş yavaş değiştiyse de, Osmanlı devrinde de Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi mahalleleri ayrılıyor, gayrimüslimler önemli bir yekûn tutuyordu.
Bosna ve Hersek’de ise durum bambaşka idi. 1520 yılında Saraybosna’da tek bir Hristiyan ailenin bile yaşamadığı biliniyor. 1538 yılında Sveti Arhangel Ortodoks Kilisesi’nin yapılması, bazı Ortodoks Hristiyanların yerleştiğini gösteriyorsa da, 1655 yılında Hristiyanların Saraybosna’da %1’i, Banjaluka’da da %6 gibi çok küçük bir orandaki varlıkları kayıtlarda görülüyor. Sarajevo ve Banjaluka gibi diğer Bosna ve Hersek şehirlerinin de XVI ve XVII. Yüzyıllarda müslüman oranı olarak imparatorluğun diğer şehirlerinden, İstanbul hattâ Anadolu’dan daha ileri olması Türklük damgasının en kesin belirtileridir.
Osmanlıların XVI. Yüzyılda başlayan yükselme devirleri boyunca Boşnak’lardan birçok paşalar, vezirler çıktı. Kanuni’nin ölümünden 1 yıl önce 1565 yılında, torunu ile evlendirip sadrazamlığa tayin ettiği Sokullu Mehmet Paşa Bosna’nın Sokolowitşi vilayetindendir.
XVI. Yüzyılda nüfusu 80 bine yaklaşan Saraybosna dağlarının ortasında Miljacka Akarsuyu’nun geçtiği alanda kurulmuştur. Güneyinde 1600m Trebeviç Tepesi bulunur. Camiler, pazar meydanları ve Osmanlı idaresine ait çeşitli yapılar dere kıyısında, mahalleler ise güney ve kuzey kısımlardadır. Şehrin içi, birçok şehirde görülmeyen bir yeşilliğe sahiptir. Şehrin doğusunda içinde bir Türk mahallesi bulunan küçük bir kale vardır.
Sultan Süleyman’ın ordularıyla Viyana kapılarına dayandığı XVI. Asırda Bosna’nın herhangi bir dış tehlikeye karşı kalabileceği kimsenin aklının ucundan bile geçmediğinden daha geniş bir kale yapılmamıştı. Bosna sancak beyi gazi Hüsrev Bey’in 1530 yılında yaptırdığı merkezi kubbeli cami Osmanlı taşralarının en güzel eserlerinden biri sayılır. Caminin yanında Hacı Hüsrev Bey’in ve Murat Bey’in türbeleri vardır. Bugün müze olan kurşunlu medresesi(1537) zamanın geçerli bilimlerini okutan önemli bir öğretim merkeziydi. Gazi Hüsrev Bey bunların dışında bir Kuran-Kerim okulu, binlerce Türkçe, Farsça ve Arapça eserleri toplayan bir kütüphane, bir de imarethane kurmuştur.
Seyyahların 3 gün parasız ağırlandığı misafirhane 1886 yılında yıkılmış, Taşlı Han adlı bir kervansaray da 1879’da çıkan bir yangınla ortadan kalkmıştır. Gazi Hüsrev Bey Sultan Süleyman’ın İstanbul’a yaptığı hizmetlerin aynısını Bosna’da uygulamış, 6 km uzunluğunda bir su yolu, 40 çeşme ve bir büyük hamam yaptırmıştır. Hacı Hüsrev Bey Camisi’nin yanındaki Pazar meydanında Gazi Ali Paşa Camisi daha batıda 1556’da Eski Cami son yüzyıllarda birçok dış değişikliğe uğramış ve çirkinleşmişlerdir. Bosna bütün yapılarında kendinden kilometrece uzakta olan Sultan Şehri İstanbul’u örnek almıştır. Gazi Hüsrev Bey Camisi’nin yanındaki saat kulesi vardır.
 
 
 
Kaynak: Büyük Sancağın Gölgesinde- Friedrich-Karl Kıenitz

 

 

 

İlgili Gönderiler

1 / 34