Balkanlar - Rumeli

Osmanlılar Macaristan’a Refah ve Huzur Getirdi

*Sándor Takáts

resim

Macar tarihçisi Sándor Takáts’ın (1860-1932) Rajzok a török világból (Türk Âleminden Çizgiler) adlı eseri Macar bilimler Akademisi yayınları arasında neşredildi. Bu eseri, Macaristan, Avusturya ve Almanya arşivlerinde bulunan orijinal vesikalara istifade edilerek yazılmıştır. Bilindiği gibi, eski Macar tarihçileri Osmanlı hâkimiyeti devrinden bahsederken, daha çok askerî olaylar üzerinde durarak Osmanlı Türklerini yalnız yıkıcı bir unsur olarak göstermeye çalışmışlardır. Arşivlerde yaptığı uzun ve yorucu araştırmalara dayanan Takáts, bu iddiaların tarihi gerçeğe uymadığını anlamış ve meydana çıkardığı yeni vesikalara dayanarak Osmanlı hâkimiyeti devrinde Türklerin yapıcı bir rol oynadıklarını açık ve kesin bir dille ortaya koymuştur. Sándor Takáts’ın adı geçen eserinden bir bölümü aşağıda sunuyoruz:
Türk hâkimiyeti devriyle memleketimize yerleşmiş olan Türklerin içtimâî ve siyasî hayatıyle uğraşan tarihçilerimiz hâlâ eski vakanüvislerin aşınmış izlerinde yürümekle, hâlâ geçmiş yüzyılların ananevi inanç ve telâkkisini ortaya sürmektedirler. Böylece, şehirlerin defterlere dayanan vergi tahrirleri hariç, tarihi gerçeğe yer yer zıt düşmeyen mesele yok gibidir. Buna şaşılmazda, çünkü tarihçilerimizin şimdiye kadar başvurdukları kaynakların çoğu tesir altında yazılmış, tek taraflı, eserlerdir. Gerçekten Macaristan’da hüküm sürmüş Türklerden kalma yığınlarla mektup ve siyasî müzakerelerle ilgili vesika Macar tarihçileri tarafından henüz iyice araştırılmış değildir. Bu itibarla Türk hâkimiyeti devrinin bu gün de önümüzde çözülmemiş bir muamma halinde duruşunda şaşılacak bir şey yoktur.
Geçmişte ve zamanımızda, derinliğine işleyen gözle Türk milletini tetkik etmiş olan en seçkin yabancı yazarlar, ırkî ve şahsî vasıfları bakımından onu Balkan milletlerinin en üstünü saymışlar ve bugün de öyle saymaktadırlar. XVII. yüzyıl Macar kaynaklarında, Macaristan uçlarına ve şehirlerine gelmiş olan Türk askerlerinin her zaman Türk milletinin seçkinlerinden olduklarını söylemekte ittifak ederler. Şu halde, yurdumuzda üstün bir milletin en seçkin fertleri oturmuş olduğuna göre, bunların bir buçuk yüzyıl boyunca yakıp yıkmaktan, öldürmekten başka bir iş yapmamış oldukları farz edilebilir mi? Fakat Macar tarihleri Türkler hakkında bugün dahi bunu öğretmektedirler.
Fertler ve milletler ahval ve şartların tesiri altında karakterlerini ve zihniyetlerini değiştirebilirler, fakat Türk milletinin asıl alın yazısı belki de yüzyıllar içinde değişmeyişidir. Uçlarımıza yerleştikleri, kalelerimizi devamlı olarak işgal ettikleri devirlerde Türklerin yiğitlik, şövalye ruhu ve muayyen bir umanizma gösterdikleri doğru ise – nitekim doğrudur da – o zaman, delillerimiz olmasa bile, bu iyi vasıflarını, Macarla meskûn yerlere serbestçe hakim oldukları zamanlarda da bırakmadıklarını farzetmemiz gerekir. Yayınlanmamış yazılı yadigârlarımız gerçekten bunu göstermektedir. Fakat yazarlarımız şimdiye kadar yalnız kötülükleri, yalnız çirkinlikleri elden geçirmiş, bunları yaymışlardır; iyi taraflar ise tamamıyla ihmal edilmiştir. Artık Türk hâkimiyeti konusunu daha iyi bir anlayışla ele almamızın zamanı gelmiştir. Çünkü bunu yapmayacak olur ve eski telâkkiyi devam ettirmek yanlışlığına saparsak, o zaman XVI ve XVII. yüzyılların bazı siyasî, iktisadî ve içtimâî hâdiselerini hiç bir vakit aydınlatamayız.
Meselâ XVI. yüzyıl Macaristan iktisadiyatına bir göz atalım. O devirde krallık ülkesi denilen saha eskisinin üçte birine düşmüştü. Sonra bu üçte bir saha da Türkler tarafından çevrilmiş olduğuna göre, bu derece küçülmüş bir Macar krallığı gelirinin hızla azaldığını sanmamız lâzım gelir. Oysa ki bunun tam aksi olmuştur. I. Ferdinand devrinde Türklere aktedilen ilk barış zamanından itibaren memleketin gümrük ve otuzda bir geliri hızla artmıştır. Peki, ticaretin  gelişmesini mümkün kılan ne idi? Tacirlerle bezirganların ve saticilarin işgâl bölgesinde emniyetle oluşları! Bütün Macar tacir ve bezirganları Türkler arasında krallık uçlarındakinden daha emniyette dolaştıklarını itiraf etmektedirler. Demek ki, Türklerin akıllı iktisat politikaları sığır ticareti ve doğu malları alış – verişini geliştirmişti. Bu ise XVI. yüzyıl millî hayatımızın, terakkimizin ve bekamızın “nervus”unu büyük ölçüde Macaristan’daki Türklerin, daha doğrusu Budin paşalarının güttükleri basiretli iktisat politikasına borçlu olduğumuzu gösterir.
Bizim kitaplar, tâbiyet devri Macarlarını Türkler mahvetti! diye yaygara koparırlar. Bu iddiayı gerçek sayacak olursak, o zaman Macaristan’da yaşamış Türklerin çok akılsız kimseler olduklarını kabul etmemiz icabeder; çünkü mahvettikleri söylenen şeye, onların ihtiyaçları vardı. Fakat bizim Türkler böyle delilik yapmamışlardır. Zira Türklerin en baş dayanakları ve kuvvetleri tâbiiyet bölgesindeki halktı, o halk olmasa burada savaşmazlardı, büyük sayıdaki daimî kıtalarını besleyemezlerdi.

Kaynak: Macaristan Türk Aleminden Çizgiler

İlgili Gönderiler

1 / 34