Medeniyetimiz

Osmanlı’da Kılıç Kuşanma Merasimi

*Ziya Şakir

resim

Osmanlı tahtına çıkan padişahların burada kılıç kuşanmaları, hiç değişmeyen bir adet anane idi. Bu da, bir usule tabi idi.
Hazret-i Hâlid’in türbesinde ilk defa olarak kılıç kuşanan padişah, Sultan İkinci Beyazıt’tır.
Fatih Sultan Mehmed Han’ın vefatı esnasında İstanbul’da bulunan ve Konya’daki Hazret-i Mevlana Celaleddin Rumi’nin ahfadından (torunlarından) Çelebi Emir Şemseddin Efendi tarafından teberrüken kendisine kılıç kuşatılmış ve o tarihten itibaren de bu merasim, artık bir adet ve anane halini almıştır.
Kılıç kuşanma merasimi, padişahın tahta çıkmasından on, on beş gün sonra yapılır.
Eski teşrifat defterlerinde, bu merasimin şekli hakkında şu suretle kayıtlar vardır.
Kılıç alayı denilen bu merasimin icra olunacağı gün, öğle namazından evvel yeni padişah, Topkapı Sarayı’nda
Kubbealtı denilen yere gelerek alayın hazırlanmasını bekler. Alayın hazır olduğu haber verilir verilmez sağ tarafında sadrazam sol tarafında şeyhülislam, arkasından yeniçeri ağası ile kaptan paşa vesair devlet erkânı vüzera olduğu halde kubbe altından çıkarak, oradaki binek taşında ata biner. Alkışlar içinde orta avluya geçer.
Alkışlar, Enderun ağaları tarafından:
“Maaşallah, Tebarekellah, Aleyke avnullah”
Diye bağırmak suretiyle icra edilir. Sonradan bunlara:
“Padişahım! Uğurun açık olsun.”
“Padişahım! Devletinle bin yaşa.”
“Padişahım, Mağrur olma. Senden büyük Allah var.”
cümleleri de ilave edilmiştir. Sultan Aziz Han, saltanatın son senelerine doğru bu son cümleyi kaldırmış ise de, İkinci Sultan Hamid Han, o cümlenin tekrar söylenmesini emretmiştir.
Padişah, alkış tutan Enderun Ağalarının arasından at üzerinde geçerek Sirkeci İskelesine gelir. İskele halılar, kıymettar şallarla tezyin edilmiştir. Ve iskelede muhteşem bir saltanat kayığı beklemektedir.
Padişah bu kayığın köşküne binerek Eyüp Sultan’daki Bostan İskelesine gelir. Oradaki Hazret-i Hâlid’in türbedarları ve Eyüp Camisinin imamları tarafından istikbal edilir (karşılanır).
Bunların aralarından, evvelce oraya gelmiş olan saray ve Enderun ağaları da vardır. Bunlar ellerinde altın buhurdanlar içinde yanan ve latif kokulu dumanları etrafa savrulan (öd) ağaçları ve buhurlar taşımaktadırlar.
Padişah, Bostan İskelesi’nden Türbe-i Şerife’ye kadar olan mesafeyi yaya olarak geçtikten sonra, türbenin avlu kapısında, o vaktin Mevlevi Çelebisi tarafından istikbal edilir. Padişahın Çelebi Efendi ile musafaha etmesi (tokalaşması) adettir. Ondan sonra, Türbe-i Şerife’ye girilir.
O sırada, en güzel sesli hafızlardan mürekkep bir grup tekbir getirmektedir. Padişah, Hazret-i Hâlid’in mübarek kabrinin sağ tarafına serilmiş olan bir seccadede Teyemmümen ve Teberrüken (uğurlu sayarak) iki rekât namaz kıldıktan sonra, latif sesli bir hafız tarafından (fetih süresi) tilâvet edilir. Bu sure-i şerifenin kıraatından sonra tekrar hafızan tarafından tekbirler getirilirken Çelebi Efendi tarafından padişahın beline kılıç kuşatılarak merasime nihayet verilir.
Asıl (kılıç alayı) bu merasimden sonra başlar. Ve bu merasimi temaşa etmek için de bütün İstanbul halkı, adeta yerinden oynar.
Eyüp Sultan semtinden Edirnekapı’ya ve oradan da Fatih Camii’ne kadar bütün caddelere kerevetler kurarlar ve bunları, alayı temaşaya koşmuş olanlara, ekseriya yüksek fiyatlarla kiralarlar.
Kılıç kuşanmış olan padişah, at üstünde olduğu halde, debdebeli bir alayla bu mahşeri kalabalık arasından geçerek Edirnekapı’dan şehre girer.
Doğruca Fatih Sultan Mehmed Han’ın türbesine gelerek muhterem ceddini ziyaret eder. Orada da iki rekât namaz kıldıktan sonra, yine muhteşem alay ile caddeleri dolduran halkın arasından geçerek sarayına gider.
Bu merasim, bütün Osmanlı padişahları tarafından icra edilmiştir. Yalnız Beşinci Sultan Murad tahta çıktığının dokuzuncu günü şuurunu kaybettiği için bu merasimin icrasına imkân görülmemiş, takriben iki ay kadar sonra da bu talihsiz hükümdar saltanı mevkiinden ıskat edilerek (düşürülerek) yerine küçük biraderi İkinci Sultan Hamid Han geçirilmiştir.
Sultan Hamid Han’a, o vakte kadar görülmemiş olan bir kılıç alayı icra edilmiştir. Hademe-i şahaneye göğüsleri sırma kordonlu lacivert stripler (şeritler), al çuhadan pantolonlar, başlarına da yüksek sorguçlu fesler giydirilmiştir. Alayı temaşa için yapılmış olan kerevetlerden birçoğu çökerek seyircilerden bir hayli kimseler yaralanmış ve birkaç kişi de kalabalık arasında ezilmiştir.
Kaynak: Ziya Şakir – Eyüp Sultan ve Haliç

İlgili Gönderiler

1 / 48