O
smanlı Dünyadan Bihaber Değildi!…
Akademik çalışmalarımda korsanları araştırıyordum. Vesikalar beni spontane bir şekilde 16. asırdaki Osmanlı casuslarına götürdü. Karanlıkta kalmış bu mevzu çok dikkatimi çekti. O devirdeki casusluk faaliyetlerini araştırabilmek için İspanyolca, Fransızca ve İtalyancayı iyi bilmeniz lazım. Bu lisanları bildiğim için bana farklı bir yol açılmış oldu.
Osmanlı Arşivleri, maliye ve kurum tarihi yapıyorsanız muhteşemdir. Fakat bu arşivlerde istihbarata dair malumat az. “Şu geldi, şu gitti…” tarzında ifadeler var ama aristokrasi olmadığı için insan hikâyesi çok fazla yok. Bu yüzden çok kolay olduğunu söyleyemem.
Özellikle 16. asrı araştırıyorsanız, belirli bir konuya bağlı kalamıyorsunuz. Beni de vesikalar yönlendirdi açıkçası. Osmanlı Arşivleri, İspanya’daki Simancas Arşivi ve Venedik Arşivi gibi yerlerde araştırma yaptım. Tek tek casuslar hakkında bilgilere ulaşmaya çalıştım. Önceleri İspanyol ajanlar çok çıktı karşıma. Herkes “Osmanlı İmparatorluğu’nda casusluk vardı” deyip malumu ilam ediyordu. Bu hususta derinlemesine bir şeyler yazıp, bir ilki gerçekleştirmek için keşfettiğim bilgileri bir kitaba dönüştürmeye karar verdim.
Devletin kurulduğu günden beri istihbarat toplama işi yapılıyordu. Osman Bey’in Bizans’a karşı yaptıkları biliniyor. Fakat müesseseleşmiş istihbarat işi dünyanın her yerinde 19. asır sonrasında başladı.
Osmanlının, Atlas Okyanusu’ndan Hint Okyanusu’na kadar faaliyet gösteren bir süper güç olduğu malum. Osmanlı, kozmopolit bir başşehre sahip olduğu için, Avrupalı devletlerin haber alamadığı kaynaklardan bile haber alabiliyordu. Sadece istihbari değil, diğer entelektüel gelişmelerden habersiz olmadıkları akademik çalışmalarla ortaya koyulmuş durumda.
Dünyanın bir köşesinde bir şey yaşandığında, iki üç ay içerisinde haberi Osmanlıya geliyordu. Bunun Avrupa’nın haber merkezi olan Venedik’e gelen enformasyonun hızına yakın olduğunu görüyoruz. Ticaretin kalbi olan İstanbul, tıpkı Roma ve Venedik gibi istihbaratın da merkeziydi.
O yıllarda istihbarat işi yapan kişilere hususi bir eğitim verilmiyordu. Hepsinin başka meslek ve meşgaleleri vardı. Mesela bir pamuk tüccarı casus olabiliyordu. Bir ülkeden getirdiği pamukla birlikte öğrendiği bilgileri de pazarlıyordu. Korsan ve papazlar da ajanlık maksadıyla kullanılıyordu. Ajanların mühim bir kısmı azınlıklardan ve farklı kültürlere temas etmiş kişilerden seçiliyordu. Sonra, casuslar iyi lisan biliyorlardı. Şifre kullanabilmek gibi bazı tekniklere vâkıftılar. Ağızlarının da sıkı olması gerekiyordu fakat benim incelediğim casusların çoğu geveze…
Doç. Dr. Emrah Safa Gürkan