Ö
mrü boyunca Osmanlı târihini inceleyen İsmail Hakkı Uzunçarşılı; Osmanlı târihinin arşiv vesîkaları incelenmeden, kânunnâme ve yazma eserler okunmadan doğru öğrenilmeyeceğini savunur ve bu konuda şöyle diyordu:
Târih meraklılarına şunu söyleyeyim ki Osmanlı târihini yalnız basma eserlerden okurlarsa pek noksan ve kısmen de hatâlı mâlumât (bilgi) elde etmiş olurlar. Altı buçuk asırlık devamlı bir târihi olan Osmanlı İmparatorluğunun siyâsî, mâlî, iktisâdî, askerî, ilmî, içtimâî (sosyal) vb. vaziyeti, hakîkî menbâlara (kaynaklara) dayanılarak tetkik edildiği zaman bu devletin bütün azametiyle çehresi meydana çıkar.
Başka türlü, sathî, derme çatma mâlumât ve basit tetkik ile haklı olarak bu hayret ve takdire şayan azamet ve kudretin anlaşılmasına imkân yoktur. Yine bunun gibi bu devletin inhitat (gerileme) ve sukûtu (yıkılması) ve buna dâir olan vesâik (vesîkalar) ve eserler iyice incelenmedikçe doğruyu görmek imkânsızdır. İşin iç yüzü târihlerden ziyâde vesikalarda görünmekte ve vaziyet ancak o zaman aydınlanmaktadır.
Ben arşivleri görüp beni alâkadar eden vesîkaları henüz incelemeden ve yine bu devlete âit yazma ve basma yüzlerce gerek perakende (dağınık) ve gerek toplu olarak yazılan kânun ve kânunnâmelerini tetkik etmeden önce kendimi Osmanlı târihine oldukça vâkıf bir adam sanırdım.
Ancak kânunnâmelerle vesîkaları tetkik ettikten sonradır ki bu hususta ne kadar sathî mâlumât sâhibi olduğumu anladım ve yine o zaman Roma İmparatorluğundan sonra en çok süren ve üç kıtaya yayılmış olan bu devletin kudretini ve inhitatı (gerilemesi) esnâsında pekçok sadmelere (darbelere) rağmen neden Selçuk, Cengiz ve Timur imparatorlukları gibi az zamanda parçalanıp dağılmadığını ve köşesinden bucağından koparıldığı halde dimdik ayakta durduğunu ve sonradan, yâni 19. asırdan îtibâren de neden süratle sükût ettiğini (yıkıldığını) idrak edebildim.
Îmân ve akide hâline gelmiş olan kânunların zayıf zamanlarda bile şöyle böyle tatbik edilebilmesi ve bu kânunların nesilden nesile kudsî an’ane olarak devam etmesi, Türk milletinin kendisini her zaman hâkim mevkide görmesi, onun en zayıf olan zamanlarında da kendisini, yâni İslâm câmiâsını parçalanmaktan kurtarmıştır.
Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı