MakalelerMedeniyetimiz

Osman Mezar Taşları Çok Şey Söylüyor!..

M

resim

ezar taşları ecdadımızın inceliklerini ve hassasiyetlerini ortaya koyan birer kitabe sanki… Ecdadımızı tanımak istiyorsak bu taşlara daha dikkatli bakmalıyız. Çünkü bu taşların bize söyleyeceği çok şeyler var…
Osmanlı’nın yaptığı eserler dikkatlice incelendiğinde bu eserlerin topluma sağladığı fizikî faydanın yanı sıra bu eserlerin bir de insanın gözüne, gönlüne ve ruh dünyasına hitap ettiği görülür. Söz gelimi bir çeşme yaptırılmışsa bu sadece insanların su ihtiyacını karşılamak için değil aynı zamanda el emeği göz nuru tezyinatı ile buradan su içenlerin göz zevkine hitap etmek ve estetik ihtiyacını karşılamak için de yaptırılmıştır. 
Bir üçüncü incelik de şudur ki o çeşmenin üzerine yerleştirilen güzelim bir hüsn-ü hat yazısıyla o çeşmenin yanından geçenlere veya o çeşmeden su içenlere güzel bir mesaj verilmiştir. Mesela Osmanlı’dan günümüze ulaşan çeşmelerde genellikle şu iki ayet kullanılmıştır: “Ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi?” (Enbiya, 30) “Rableri onlara tertemiz bir içki içirir” (İnsan, 21). Ecdadımızın yaptığı eserlerde Allah’ı hatırlatma ve bir mesaj verme düşüncesi bulunmaktadır.
Osmanlı toplumunda çeşme yapılırken mantalite neyse mezar taşları yapılırken mantalite odur. İslam inancı heykelcilik ve benzeri uğraşları hoş karşılamadığı için ecdadımız taş oymacılığı hat ve süsleme sanatındaki hünerini daha ziyade mezar taşları üzerinde göstermiştir. Mezar taşlarının üzerindeki süslemelerin her birisinin farklı bir anlamı vardır. Taşlarının üzerindeki hat yazılarındaki ana tema ölüm ve ahiret yurdu olduğu mesajı verilir. Bir klasik olarak karşımıza çıkan “Hüve’l Baki” (Baki olan ancak Allah’tır) hattı bunun en somut örneğidir.
Bir mezar taşının yapımında, hattat, müzehhip, şair ve nakkaşın emeği vardır. İlk dönemlerde Selçuklu’dan kalma kufî karakterli yazılar ve geometrik şekiller görülse de ilerleyen dönemlerde Osmanlı mezar taşları kendi formunu oluşturmuştur. Bunun en belirgin örneğin kadın mezar taşlarının çeşitli tezyinatla süslenmesi, erkek mezar taşlarının şahidelerine ise sarık fes gibi çeşitli başlıkların konulmasıdır. 
Mezar taşlarımızda son dönemlerde Ampir, Rokoko ve Neo–klasik üslupları kullanılmış olsa da genellikle Anadolu’ya özgü motifler tercih edilmiştir. Farklı süsleme tarzlarının uygulanması Osmanlı mezar taşlarının heybetinden hiçbir şey kaybettirmemiştir. Bugün açık hava müzesi gibi arz-ı endam eden Osmanlı mezar taşları, seyredenleri gizemli bir yolculuğa çıkarmaya devam etmektedir.
Neden Şehirlerin İçinde?
Bunun cevabını Yahya Kemal Beyatlı’nın meşhur sözünde bulabiliriz. Diyor ki şair: “Biz ölülerimizle yaşarız.” Osmanlıda yerleşim bilindiği üzere cami eksenlidir. Cami; medreseler, hamam, çeşme ve dükkânlarla çevrelenmiş ve mahaller bu şekilde oluşturulmuştur. Osmanlı döneminden kalan camilerin etrafına baktığımızda irili ufaklı hazireler görürüz. 
Bundan murat edilen amaç insanların günde beş vakit ölümle karşı karşıya gelmeleri ve ölüm gerçeği ile barışık yaşamayı öğrenmeleridir. Zira insanlar ölümü akıllarından çıkarmadıkları zaman bu dünyada misafir olduklarını anlar ve gerçek âleme yani ebedi âleme hazırlık içinde olurlar. Bugün altı yüz yıllık büyük bir imparatorluğun bakiyesi olarak kalmamızı bu anlayışa borçluyuz dersek abartmış olmayız.
Mezar taşlarının dünyasına girdikçe ecdadımızı daha yakından tanıma imkânına kavuşuruz. Bilhassa gençlerimiz bu dünyaya kayıtsız kalmasınlar… 
Bu suskun ve hareketsiz taşların, çağımızın hızlı ve hareketli insanlarına çok önemli mesajlar vereceği idrakindeyim. Çünkü ağızların tadını bozan ölüm hakikatini en güzel hatırlatan eserler mezar taşlarıdır. 

Nidami Sevim

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242