Kafkasya - Kırım

Dünden Bugüne Bakü

D

resimemokrat Parti, eski milletvekili  ve bakanlarından Samet Ağaoğlu, Sovyetler zamanında hanımı ile baba vatanı olan Azerbaycan’a giderler. Aşağıdaki hatıratında Bakü yolculuğu sırasında  karşılaştığı olayları, Sovyet Rusya devrini çok güzel ifade ediyor. Bir de şimdiki Bakü ile mukayese edelim. Nereden nereye… Editör 

Tiflis’ten Bakü’ye giderken yolumuz Ermenistan sınırının ayrıldığı ve Azerbaycan’a düşen Kazak’tan geçti. Bir kahvenin önünde çay içmek için durduk. Beş on adam var. Hepsi Türk. Öteden beriden konuşuyoruz. Durgun ve neş’esizler. Biraz sonra bir polis arabası gelerek içinden çıkan iki polis bizi nezaketle Emniyet Müdürlüğüne çağırdılar. Müdür iri yarı, esmer ve çok terbiyeli bir Azeri. “Bu yoldan gidemezsiniz” dedi.
Pasaportlarımızı uzattık:

– Pasaportta Bakü yazılı!
– Ama bu yol yasak.
– Peki ne yapacağız?

Birkaç saat beklememizi, gerekirse Bakü ile hattâ Moskova ile konuşacaklarını söyledi. Bir saat sonra da yine büyük bir nezaketle bu yoldan gidebileceksiniz dediler. Macera da bundan sora başladı. Her 15-20 kilometrede karşımıza bir polis çıkıyor, selâm vererek gideceğimiz yönü gösteriyordu. Böylece Gence’ye kadar geldik. 

Benim için yine babamın hatıraları arasında Gence de önemli bir şehirdi. Karnımız da aç. Şehre saparken yanımızda bir otomobil durdu. İçindeki genç bir adama lokanta sorduk. Sizi götüreyim diyerek bir sokak içinde küçük bir avluya soktu ve “Şu kapıdan girince lokantadır” dedikten sonra ayrıldı. Neriman daha önce şehri gezmek istedi. Lokantaya girmeden caddeye çıktık. Büyük caddenin sağ yanında isminin sonradan Şah Abbas camii olduğunu öğrendiğimiz camiin resmini çekmek istedik. Halk çevremizi sardı ve iki polis koşarak yanımıza geldiler.

– Ne arıyorsunuz?
– Şehri geziyoruz. Resim çekeceğiz.
– Resim çekmek yasak. Validen izin almak lâzım. Sonra size gösterdikleri lokantada neden yemek yemediniz?
Şaşırdık. Nereden biliyordu bunu. Rütbesi daha yüksek bir memur, yanında bizi lokantaya götüren genç adamla geldiler. O zaman nereden bildiklerini anlamak kolay oldu. 

– Şimdi sizi şehir dışında bir lokantaya götüreceğiz. Orada yemeğinizi yer, yolunuza devam edersiniz.
Dedikleri yere geldik, polisler bir masada, biz bir masada yemeğimizi yedik. Arkamızdan beş kilometre daha uğurlayarak döndüler. Tâ Bakü yakınlarına kadar yine her 15-20 kilometrede bir polislerin selâmı ile karşılaştık. Sonradan öğrendik, pasaportlarda yazılı şehirlerden başka yerlerde yol üstünde olsalar bile ancak yemek ve benzin molası verilebilir. Kaldı ki Azerbaycan’ın bu tarafları da yasak bölge imiş.

Açık söyliyeyim, bunda öteye yarı turizm, yarı bir kontrol teşkilâtı hissini veren İnsturist’in (turizmi düzenleyen teşkilât) dikkatli gözünden başka bir takip hissetmedik.

Sovyet rejimi Gürcistan’a fazla bir şey getirmiş sayılmaz. Bütün Kafkasya’da en fakir kolhozları, yine o derecede en fakir kılık kıyafeti burada gördük diyebilirim. Tiflis, onların deyimi ile Tibilisi güzelliğini hâlâ Çarlık zamanının eserlerinden almada. Şehirde kalabalık bir Türk kolonisi var. İstanbul’un Fatih ara sokaklarını hatırlatan bir yerde toplu olarak oturuyorlar. Gürcistan yollarında da bir çok Türklere rastladık. Hepsi ellerimizi heyecanla sıktılar. 
Kaynak: Samet Ağaoğlu- Sovyet Rusya İmparatorluğu

İlgili Gönderiler

1 / 36