abamın Uygur asıllı kürk tâciri bir ahbabı vardı. Yeni yetişirken beni Doğu Türkistan’dan gelme bir folklor gösterisine götürdü. Ekibin ihtişamı beni büyülemişti. Çin’in toleransına şaştığımı söylediğimde, “Tolerans, sadece folklor ve spor gibi hususlardadır” demişti…
Oğuzlarla Müttefik
Uygurlar, Oğuzlar, Kıpçaklar gibi Türklerin esas boylarından birisidir. Uygur, müttefik demektir. Oğuzların müttefiki olduğu için bu isimle tanınmıştır. Lehçe ve kültür olarak Oğuzlara Kıpçaklardan daha yakındır. 745’te Göktürk Devleti’nin yıkılması üzerine, Uygur hânedanı Büyük Türk Hakanlığı tahtına geçip bütün Orta Asya’ya hâkim oldu. Uygurlar devrinde Türkistan tamamen Türkleşti. İranlı unsurlar dillerini bırakarak Türkler arasında eridi. Bir kısmı da batıya çekildi. 840’ta kuzeyden gelen Kırgızlar, Uygurları bugünki Moğolistan’dan sürünce, Doğu Türkistan’a yerleşip Karahanlı hâkimiyetine girdiler.
Uygurların çoğu, eski bir Hıristiyan mezhebi olan Manikheizm’i benimsemişti. Mani (215-256) adında bir İranlı tarafından kurulan bu mezhepte Zerdüşt dininin tesiri kuvvetlidir. İlk defa Uygur Kağanı Böğü Kağan (759-779) Tibet Seferi sırasında resmen bu dini kabul etti. İslâmiyetin zuhuruyla, zaten sathî olarak benimsenmiş olan Mani dini silinip gitti. Tarihçiler, dünyevî bir din olmayan Budizm’in fazla yayılmasına engel teşkil ettiğinden, Mani dininin kabulünü Türklük için avantajlı görürler. Aksi takdirde Türkler, Budizmin uyuşturucu karakteri sayesinde, Budist topluluklar arasında eriyip giderdi. Uygurlar, Karahanlılar sayesinde Müslüman oldu. İlk Müslüman Türk hakanı Buğra Han’ın mezarı ve başşehri Artuç, Kaşgar yakınındadır.
Matbaayı Tanıttılar
Uygurlar, dünya tarihinin en medenî ve kültürlü topluluklarındandır. Türkler arasında tamamına yakını yerleşik hayata geçen ilk boydur. Doğu Türkistan’da pek çok şehir kurmuş ve kurulu şehirleri genişletmişlerdir. Çinlilerden matbaa, kâğıt, barut, pusula, saat gibi buluşları öğrenip, dünyaya tanıttılar. Mani’nin tertiplediği 16 harfli Uygur alfabesiyle binlerce eser yazıldı veya tercüme edildi. Kâğıt ve matbaa kullandıkları için, bazı yazılı eserleri günümüze kadar ulaştı.
Türkistan ve Turfan havalisinde yapılan arkeolojik kazılarda, vasiyetnâme, satış akdi, kirâlama, şirket, rehin senedleri ile, evlâd edinme ve esir âzâdına dair çok sayıda yazılı hukukî vesika ele geçti. Bu da Uygurların çok gelişmiş bir hukuka sahip olduklarını göstermektedir. 1072’de Divânü Lügati’t-Türk adlı Türkçe-Arapça lügatı yazan Mahmud, Kaşgarlı bir Uygurdur. Moğol istilâsı sebebiyle Uygurlardan Anadolu’ya yerleşenler oldu. Selçukluların ardından kurulan beyliklerden en büyüğü olan Ertena Devleti’nin kurucusu Uygur idi. Entelektüel hüviyetleri sebebiyle Uygurlar Selçuklu bürokrasisinin belkemiği oldu. Sultan Fatih, Uygurca bilir ve alfabesi ile yazardı. Uygurlar, sonra Arap alfabesini benimsedi. Bugün bile bu alfabeyi kullanan nâdir Türk halklarındandır.
Ümitsiz Teşebbüsler
Uygurların yıldızı sönmeye başladıktan itibaren Çin yavaş yavaş Doğu Türkistan’ı işgal etti. En son geniş istilâ olan 1759‘dan itibaren Uygurlar 40’tan fazla ayaklandı. 1877‘de Çin kesin olarak mıntıkaya hâkim oldu. Buraya Sinkiang (yeni kazanılan) adını verdi ve Çinlileri iskâna başladı. 1932 yılında Uygurlar ayaklanarak, Mehmed Emin Buğra liderliğinde Kaşgar’da Şarkî Türkistan İslâm Cumhuriyeti‘ni kurdu. Ancak Türkiye dâhil olmak üzere hemen hiçbir ülke kendisini tanımadı. Rus Kızıl Ordu‘su yardımıyla 1934‘te Çinliler Uygur ordusunu imhâ edip devleti yıktı. Uygurlar bu sefer 1944‘te Rusların desteğiyle Alihan Töre liderliğinde Şarkî Türkistan Cumhuriyeti‘ni kurdu. Maksatları, bütün Türkistan’ı tek bir bayrak altında toplamaktı. Ancak Mao‘nın Kızılları 1949‘da mıntıkayı işgal edip bu devleti de yıktı. Devletin ileri gelenlerini Pekin’e götüren tayyare Baykal Gölü civarında düştü.
Bugün bir asrı aşan Çin işgâlindeki Doğu Türkistan’da her türlü haktan mahrum ve tarihte ender rastlanan haksızlıklara maruz bir şekilde takriben 17 milyon Müslüman yaşamaktadır. Sinkiang nüfusunun elan % 54’ü Uygur ve Kazak Türküdür. Dinî ve kültürel hayatları, ticarî faaliyetleri, kitap ve gazete basmaları, matbaa kurmaları, mülkiyet ve seyahat hakları, hatta çocuk sahibi olmaları bile sınırlamalara tabidir. Doğu Türkistan dışında da Uygurlar yaşamaktadır. Çin’in, tabiî kaynakları zengin bu mıntıkayı elinde tutmak ve Çinlileştirmek için elinden geleni yapması normaldir. Hâdiselerde, Amerika‘nın da bölgedeki enerji kaynaklarını kontrol etmek istemesinin de rolü var elbette. Çin’in ekonomik bakımdan Amerika‘ya bağımlılığını, Amerika’nın da Orta Asya ve dünya politikasını bilenler için olup bitenleri analiz etmek zor değildir.
Prof. Dr Ekrem Buğra Ekinci