MakalelerTürkistan

Ömrünü Türkistan Davasına Adayan Azim Timsali İnsan: Dr.Baymirza Hayit

B

olşevik İhtilalinden kısa bir süre sonra 1917 yılında dünyaya gelen Baymirza Hayit, geçimini çiftçilikle temin eden orta halli bir Türk ailesinin çocuğuydu. Oldukça çalkantılı bir dönemde hayata gözlerini açan Baymirza’nın bundan sonraki hayatı da aynı heyecan, acı ve ızdıraplarla dolu bir şekilde devam edecekti.

   Baymirza’nın ailesi Türkistan’ın Namangan şehri Yarkent köyünde yaşıyordu Uzun süre Rus Çarlığı zulmü altında inleyen Türkistan halkı, bu sefer Bolşeviklerin baskısı altında eziliyorlardı. “Halklara özgürlük” sloganı ile ihtilal yapan Bolşeviklerin de Çarlık Rusyası’ndan pek farklı olmadıkları kısa zamanda anlaşılmıştı.

   Türkistan halkı bağımsızlıkları için harekete geçerek “Türkistan Milli Mücadele Hareketi”ni başlatmıştı. Baymirza’nın bütün ağabeyleri bu harekete iştirak ederek Ruslara karşı istiklâl mücadelesi vermişlerdi. İşte onun hayatında derin izler bırakacak hadiselerden biri o tarihlerde yaşanmıştır:
 
Kesik Baş

  Bir Kurban Bayramı sabahı babası ile birlikte namaza giden Baymirza, eve döndüklerinde masanın üzerinde bir kutu ile karşılaşır. Onlar namazdayken gelen Rus askerleri, “Generalleri Frunze’nin oğulları askerde olan ailelere bayram hediyesi gönderdiğini” söyleyerek o kutuyu annesine vermişlerdi. Eşinin namazdan dönmesini bekleyen anne kutuyu açmamıştı. Büyük bir heyecan içinde açılan kutudan, Baymirza’nın çok sevdiği ağabeyi Narmirza’nın “kesik başı” çıkmıştı. 6-7 yaşlarındaki bir çocuğun bu olay karşısında yaşadıkları muhakkak çok ama çok acı olmuştur.

  Üniversite yıllarında tanışmış olduğu kişiler Hayit’in dünyevî düşüncesini şekillendirmişlerdi. Daha sonra öğretmen olarak görev yaptığı yerlerde bu düşünceler doğrultusunda milletine hizmet eden Baymirza’nın hayatı, patlak veren II. Dünya Harbi ile tamamen değişmiştir.

Namaz Ölümden Kurtardı

    Daha 16 günlük evli iken Sovyet ordusuna tank subayı olarak alınan Hayit, burada kendisi gibi Türkistanlı olan askerlerin en ön saflarda, ellerinde tahta silahlarla resmen ölüme gönderildiklerine şahit olmuştur. Ağır bir Alman bombardımanı sonunda bacağından yaralan Hayit esir düşmüştü. Bu onun için hayatında yeni bir dönemin başlangıcı demekti.

   Esir kamplarında zor şartlar altında yaşamaya çalışan Hayit, kendisini Yahudi zanneden Almanlar tarafından kurşuna dizilmekten son anda kurtulmuştu. Hayit, Türk ve Müslüman olduğunu söylemişse de Alman askerî makamlarını ikna edememişti. Kurtuluşun olmadığını anlayan Hayit, son arzusu olarak iki rekât namaz kılmak istemişti. Namaz kılarken onu gören bir Alman subayının, Yahudilerin bu şekilde ibadet etmediklerini söylemesi üzerine ölümden dönmüştü

Türkistan Lejyonunda  Hayit, esir kampında iken Alman ordusu içerisinde meydana getirilen Lejyonlarda görev almıştır. Bu lejyonlar, Sovyet ordusundan esir alınan, fakat Ruslara karşı savaşmak arzusu içinde olan çeşitli milletlere mensup askerlerden müteşekkillerdi. Hayif in bulunduğu lejyon. Veli Kayyum Han, Osman Çokay gibi meşhur Türkistanlı mücadele adamlarının da yer aldığı  “Türkistan Lejyonu” idi.

Osmanlı Belgesi İmdadına Yetişti.

   Uzun bir süre burada Ruslara karşı çarpışan Hayit, savaş bitiminde esirlerin mübadelesi gereği Sovyetler Birliği’ne iade edilmekle karşı karşıya kalmıştı. Bu onun için apaçık bir ölüm demekti. Çünkü, Sovyet askerleri tarafından törenle alınan esirler, anında kurşuna dizilerek öldürülüyordu.

   Durum o kadar vahim bir hâl almıştı ki, 800 Türkistanlı Sovyetlere iade olmamak için kendilerini diri diri yakmıştır. Hayit ise, bir Yahudi’den hediye olarak aldığı Osmanlı seyahat belgesi sayesinde kurtulmuştu. Hayit bu belgeyi göstererek kendisinin Sovyet değil Osmanlı vatandaşı olduğuna yetkilileri ikna etmişti.

  Bu şekilde Sovyetlere iade edilmekten kurtulan Hayit, hayatını Türkiye’de geçirmek istemişti. Ancak dönemin yetkilileri onun gibi binlerce Türkistanlının da bu istekte olmasından dolayı ve “ya aralarında Rus casusu varsa” bahanesiyle bu talepleri geri çevirmişti. Hayatına Almanya’da devam etmeye karar veren Hayit burada tarih eğitimini devam ettirdi ve doktorasını tamamladı.

   Bu arada Almanya’da tanıştığı Bayan Ruth ile hayatını birleştirerek 6 çocuk sahibi olan Hayit’in eşi bir kanser uzmanıdır. Bayan Ruth çok iyi bir anne, çok iyi bir eş olmanın yanı sıra, Dr. Hayit’in ilmî çalışmalarında en büyük destekçisi ve yardımcısı olmuştur.

Oğluna ve Vatanına Kavuştu Ama…

   Hayit için hayatında unutulmaz anlardan birisi de, Hac için gittiği Kutsal Topraklar’da Özbekistan’da bir oğlunun olduğunu öğrenmesidir. 16 günlük evliyken savaşa gönderilmek üzere evinden ayrılan Hayit, hiç görmediği oğlu ile ancak 1991 yılında İstanbul’da görüşebilmiştir. Ne var ki baba-oğulun bu ilk ve son görüşmeleri olmuştur. Oğul Bekmirza Özbekistan’a döndükten kısa bir süre sonra vefat etmiştir.

   Sovyetler Birliği’nin dağılıp Özbekistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla Hayit de, 52 yıldır göremediği vatanına gitme imkânına kavuşmuştu. Ülkesindeki idare tarafından pek de sıcak karşılanmayan Hayit’in bütün hareketleri kısıtlanmıştı. Bütün ömrü vatanının bağımsızlığını görmek için geçen Hayit’in, ne yazık ki artık bağımsız olduğunu düşündüğü vatanında ancak bir hafta kalmasına müsaade edilmişti.

  
   Bütün hayatını, Türkistan’ın meselelerini dünya kamuoyuna ilmî platformda duyurmak için çalışan Dr. Hayit’in çeşitli dillerde onlarca kitabı, yüzlerce makalesi, konferansları ve bilimsel tebliğleri bulunmaktadır. Türkiye’de çeşitli kurumlar tarafından ödüllere layık görülen Dr. Hayit,  Almanya’nın Köln şehrinde 31 Ekim 2006’ da vefat ederek oraya defnedilmiştir.

   Yaptığı birbirinden değerli çalışmalarla ünü bütün dünyaya yayılan Dr. Hayit hakkında, Sovyetler Birliği’nde de hummalı bir karalama kampanyası başlatılmıştı. Hayit’i “vatan haini, satılmış, Hitler’in adamı, CIA’nın adamı” olarak suçlayan Sovyetler Birliği’nde, onun aleyhinde 9 adet doktora çalışması yaptırılmıştır.

 Not:

Bu makalemizin yazarı  Dr. Kemal Özcan,  Dr. Baymirza Hayit hakkında Master tezi hazırlamıştır.

Dr. Baymirza Hayit’ in Türkistan Milli Mücadelesini anlatan en önemli eserlerinden birisi olan “Basmacılar Kitabı” İstanbul’da “Babıali Kültür Yayıncılığı” (BKY) tarafından Almanca’dan Türkçe’ye tercüme ederek basılmıştır. 480 sayfa olan bu kitabın 1. baskısı çok kısa zamanda tükenmiştir.

Editör

Dr. Kemal Özcan

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242