KültürümüzMakaleler

Milli Kültür Düşmalığı

T

ürkiye, millî kültürü emperyalist güçler tarafından yıkılmak istenen hedef ülkelerin başında yer almaktadır. Ülkemizin, coğrafî konumu, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ve bilhassa Orta Doğu petrol yataktan üzerinde bulunması, emperyalistlerin gözlerinin üzerinde olmasına neden olmuştur. Hiçbir millet, başkaları tarafından sömürülmeye rıza gösteremeyeceğine göre, emperyalistler, hedef ülkeleri sömürebilmek için sinsi bir yol buldular. Sömürüyü gizleyen bu yol, kültür emperyalizmidir.

Hedef ülkelerin kültür emperyalizmi yolu ile sömürülmesi için yapılan ilk icraat; 1311 yılında Papa’ nın emriyle Avrupa’da “Şark Kürsüleri’”nin kurulması olmuştur.
Bugün “Doğu Dilleri Okuları” olarak adlandırılan bu eğitim kurumlarında, hedef ülkelerin millî kültürlerini tahrip etmek suretiyle onları içten yıkmak için asırlardan beri misyonerler, ajanlar ve casuslar yetiştirilmektedir. Ancak, emperyalist devletlerin yalnız kendi elemanları vasıtası ile hedef ülkelerin kültürlerini yıkabilmeleri çok zor, hatta imkansızdır. Çünkü, millî kültürlere doğrudan yapılacak bir tecavüz, millî duyguların uyanmasına ve milliyetçiliğin güçlenmesine sebep olur. Bunu önlemenin yolu, hedef ülke insanlarına yabana kültürü aşılamaktır. Yabancı kültür aşılandıktan sonra, millî kültürün yıkılması işten bile değildir! 
Ülkemizin, Tanzimat’tan bugüne kadar maruz kaldığı kültür emperyalizmi bu türdendir. Sovyetler Birliğinin siyaset sahnesine çıktığı tarihten itibaren toplumumuz, ikinci tür bir kültür emperyalizmine maruz kalmıştır. Bu da, yalan, iftira ve inkâr ile millî kültür düşmanlığının, sonra da komünist kültürünün aşılanmasıdır. Sovyetlerin ülkemizi maruz bıraktığı komünist kültür emperyalizmi sonucunda, Türkiye 1971 ve 1980 yıllarında olmak üzere iki defa ciddi tehdit ile karşı karşıya kalmıştır. 
Sovyetlerin dağılmış olmasına rağmen, bugün ülkemizde PKK da dahil, terör örgütlerinin hemen tamamının komünist metodlara göre eylem yapması, komünist kültür emperyalizminin etkisinin devam ettiğini göstermektedir. Ancak bu, Batılı ajanların ve kozmopolitlerin, komünist propoganda taktiklerini kullanmayacağı anlamına gelmez.
 
Milli kültüre düşman olanlar, yalnız komünist kültürle şartlandırılmış olanlar değildir. Yabancı bir kültür ile şartlandırılanlarda şartlanmanın dozu ne kadar fazla olursa, millî kültür düşmanlığı da o derece şiddetli olmaktadır. Aşılanan yabancı kültür ile millî kültür arasında zıtlıklar, millî kültür düşmanlığının psikolojik sebeplerini teşkil etmektedir.
 Komünistler ile Batılıların kültür emperyalizmi arasındaki fark, birinin kendi kültürünü aşılamak için önce, yalan ve iftiralar ile millî kültüre saldırması, diğerinin ise yalnız kendi kültürünü aşılamasıdır. Buna göre Batılıların kültür emperyalizmi uzun, komünistlerin ise kısa vadede gerçekleştirilmek istenmektedir. Bugün emperyalist devletler her iki kültür enperyalizminin metodlarını kullanmaktadır.
Millet varlığını ağaca benzetirsek; ağacın kökü millî tarihi, gövdesi milleti, dallan genç nesilleri, yapraklan millî kültürü, meyveleri de medeniyeti temsil eder. Kök, bunların hepsini besleyen aslî unsurdur. Tarihi olmayan milletler toplum olamadıkları gibi millî tarihleri ile bağlan koparılan milletlerin millî kültürleri çok kolay tahrip edilir. Millî tarihle olan bağlarının koparılması için onun kötülenmesi gerekir. 
Türkiye’de, kültür emperyalizmi ile görevlendirilmiş kiralık ajanların yansıra kültür emperyalizmine şartlanarak millî kültürümüze düşman olanların milli ve manevî değerlerimizi ve özellikle tarihe malolmuş millî kahramanlarımızı kötülemelerinin sebebi budur. 
Meselâ, ülkemizde bu maksatla emperyalist devletlerin ajanları ile vatan hainlerinin Fatih, Yavuz, Kanunî ve diğer padişahtan yalan, iftira ve inkâr kampanyaları ile kötülemeye çalıştıkları görülmektedir. Halbuki, millî kahramanların kötülenmesi millî tarihin kötülenmesidir. Millî tarihin kötülenmesi ise millî kültür düşmanlığından başka bir şey değildir. Millî tarih olmadan, millî kültür, millî kültür olmadan millet var olamaz ve medeniyetler kurulamaz
Parçalanıp yok edilmesi hedef alınan milletlerin, bu sebepten önce millî kültürlerinin yıkılmasına çalışılır. Millî kültür düşmanlığı, millî kültür tahribatının en korkunç şeklidir. Millî kültüre düşman olmak, millete ve devlete düşman olmaktır. Batılıların ve Sovyetlerin, ülkemizi maruz bıraktıkları kültür emperyalizmi neticesinde meydana gelen anarşi ve terörün, Güvenlik Kuvvetlerimizle etkisiz hale getirilmesini takib eden yıllarda, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, kumar, fuhuş ve eşcinsellik gibi kötü alışkanlık ve ahlaksızlıkların hızla artması, küftür emperyalizminin bir başka boyutunu göstermektedir. 
Bunun yanısıra milletimizi “Kürt-Türk” ayırımı ile bölmeye çalışarak, ülkemizi Sevr emellerine göre paylaşmak isteyenler, kendi ülkelerinde yasakladıkları ırkçılık ve bölücülük fitnesini bize, “demokratikleşme” adına kabul ettirmek istemektedirler.
 Milletimize hayat hakkı tanımayan bütün düşmanlara açıkça bildirmeliyiz ki, Kürt unsuru Türk unsuru, Kürt kültürü Türk kültürü, Kürt kimliği Türk kimliğidir. Çünkü, Türk ve Kürt halkı aynı soy Oğuz boyundan olup, Orhun Kitabeleri, bunun tarih belgesidir. Orhun Kitabelerinde geçen 532 kelime, bugün Anadolu Türkçesi’nde bile kullanılmadığı halde, Kürtçe’de muhafaza edilmekte. Şu halde bizi, hangi isim altında olursa olsun bölmeye kalkanlar Türk Milleti’nin düşmanlarıdırlar!..

Prof.Dr.İsmet Miroğlu

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242