K
anuni Sultan Süleyman Han, 29 Ağustos 1526’da Macar Krallığına karşı yaptığı Mohaç Meydan Muharebesiyle Macaristan’ı Osmanlı topraklarına kattı. Tarihçiler, naklederler ki Mohaç’ta Osmanlı Türk Ordusu, Macar ordusunu iki saat içinde imha etmiştir. İşaret edilen imha keyfiyetidir. Ordumuz, diğer orduyu iki saat içinde ortadan kaldırmıştır. Dünyanın en kısa savaşı ve en ağır neticesidir.
Bu gaalibiyetle orta Avrupa’daki Macaristan memalik-i şâhaneye dahil olur. Hükümranlığımız 152 sene devam eder.
Son Budin valisi Arnavut Abdurrahman Avni Paşa’dır. Budin, sukut ederken Vali Paşa, “buyrun şehrin anahtarı!” dememiştir. Aksine çarpışa çarpışa şehid düşer. Bugün kabri Nazlı Budin’in tam ortasındadır. Etrafında Osmanlı Türkçesi ve Macar dilinde yazı vardır. Macarlar, orada şunu derler: “Yiğit düşmandı, rahat uyusun.”
Haşmetli hükümdarımız Efendimiz ve asakiri İslamla fetheylediğimiz, 152 sene müddetle mülkümüz kalan topraklarda 8 Eylül 1994’te bir başka güzellik yaşandı:
O gün nehir devlet, “Devlet-i Ebed Müddet”in “Devlet-i âl-i Osman”dan sonraki halkası olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de dâvet edilmesiyle bir açılış yapılmaktaydı. Macarlar, Matra Tepesi’ni millî park olarak tanzim etmiş ve buraya Macar-Türk Dostluk Parkı adını vermiş ve Kanuni Sultan Süleyman’ın bir heykel cesametinde devâsa bir büstünü oraya dikmişlerdi. Bir millet, ordusunu imha eden Sultan’ın şânına büst dikiyordu!!! Hâdisede bir gariplik yok mu? Macarlar dostu, düşmanı ayırdedemeyecek kadar mı saflar? Hayır, Macarlar saf değil, âdiller.
Bir araştırma yapmışlar. Peşinde oldukları sual şudur?
“Türkler, nasıl muamele eylemiş, bizden ne götürmüşler, bize ne getirmişler?” Elcevap:
” Türkler, bu bir buçuk asırda üç getirirken bir götürmüşler. Onların yerinde Almanlar olsaydı bugün yeryüzünde Macar diye bir millet kalmazdı. Halbuki Osmanlı, dilimize, dinimize, örfümüze, ticaretimize karışmayarak adaletle muamele etti. Bu sebeple varlığımızı Osmanlıya borçluyuz.”
Kanuni’nin 500. vefat seneyi devriyesi münasebetiyle bu âli cenablığı göstermiş ve yakındaki bir köye de “Süleymaniye” adını vermişlerdi. Bir Süleymaniye, Kürdistan-ı Irak’ta, diğeri Avrupa-i Osmani’de…
Macarlar diyor ki: “Muhteşem Süleyman’ın kalbi bizde, vücudu sizde.”
Avrupa’da ne çok altın yaldızlı izlerimiz vardır. Budin kalesindeki Müze’de üzeri âyet-i kerîme yazılı Sultan Abdülaziz kılıcı, Gül Baba Türbesi, türbe duvarında Sultan Abdülaziz’in beyaz keçe seccadesi, Abdurrahman Avni Paşa kabri.
Ve Tuna.
Ve Galiçya Şehidliği.
Ve Mohaç şühedasının ruhaniyeti.
Bugün bizim pek çok vatanımız var.
Ki anların mecmuuna Osmanlı Milletler Topluluğu denir.