MakalelerMedeniyetimiz

Kırgız Türk’ü Muhammed Şerif’in Osmanlı Sevdası

B

resim

alkan Harbi’nde Edirne’nin düşmesi Rusya’da Türklerin büyük
üzüntüsüne sebep oldu. Rusya’daki Müslüman Türkler arasında milli şuurun
uyanması, Kızılay yararına para toplanması, Türk talebelerin karşıt görüşler
yayınlaması, gençlerin gönüllü olarak Osmanlı ordusuna yazılmaları, yaralı
Osmanlı askerlerine yardım için hastanelere koşmaları Edirne’nin işgalinden
sonra olmuştur.

Bu konuda meselâ, Rusya Federasyonu Devlet Arşivlerinde bulunan,
Turgay vilayeti Kırgızlarından Muhammed Şerif Dostucanov isimli öğrenciye ait
bir mektup bu hususta ilginç bilgiler sunmaktadır.

Muhammed Şerif, Ufa’daki Galiye medresesinde eğitim
görmekteyken, gönüllü olarak savaşa katılmaya karar vererek, gizlice sınırı
aşıp, İstanbul’a gelmiş ve Kızılay hastanesinde yaralı Türk askerlerine hizmet
etmeye başlamıştır. Bu gidişi Muhammed Şerif şöyle anlatır:

“Bildiğiniz gibi, bütün dünyada 400 milyon Müslümanı temsil
eden Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdan hilâfet Türklere intikâl etmiş
olmakla, şu anda diğer Müslüman devletler içinde sadece Türkiye (Osmanlı)
bağımsızdır. Geride kalan Müslüman devletler “kafirlerin” yâni, inançsızların idaresi altındadır.

Şu an birçok güçlü ve gelişmiş “kafir” devletler hükümran oldukları gibi, sayıları da hergeçen gün
artmakta, bu devletler hilâfeti yıkmak için dört bir yandan yalnız başına
kalmış Osmanlı Türkiyesine saldırmaktalar.

Bundan önce de defalarca Osmanlı Türkiyesine saldırmışladı;
geçen yıl İtalyanlar […] hiçbir hakları olmadan Müslüman topraklarını işgâl
etmişler, şimdiyse Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ birlik olup,
geride kalan toprakları, hâtta İstanbul’u almak için silâhlarını Osmanlıya
doğrultmuşlardır. Bunu gören bütün dünya Müslümanları, yâni Mısır, Hindistan,
Libya, Rusya, hâtta Afrika Müslümanları Osmanlı’ya madden veya asker yardımı
yaparak, kalben birlikte olduklarını gösteriyorlar.

Bu yolda kadın, erkek istisnasız herkes bu İmparatorluğun
acısını paylaşıyor, hâtta parası olmayan kadınlar kendi ziynet eşyalarını
yardım için hibe ediyorlar. Buna benzer şekilde, insanlar maddî yardımda
bulunurken, gençler gönüllü olarak bazıları savaş meydanına atılıyor, bazıları
hastanelere yardıma koşuyorlar. Birçok ülke Müslümanları, Türkiye’ye yardım
ettikleri ve onun acısını paylaştıkları halde, bizim 6-7 milyonluk Kırgızlar maddî
yardım göndermedikleri gibi, gönüllülerin zaten olmayışı, sanki bizlerden bu
işe yardım etmek isteyen kimse yokmuş hissini uyandırmaktadır.

Bütün dünya Müslümanlarının birlik olarak, Türkiye’ye yardım
ettiklerini gördüğümüzde, biz Galiye medrese talebeleri olarak, mensubu
olduğumuz halkın da var olduğunu, bizim de Türk ve din kardeşi olduğumuzu
göstermek istiyoruz. Bu yüzden Yedisu vilayetinden Mihriban ile beraber bu yola
çıkarken, elbette düşmanı yok edemeyeceğimizi biliyorduk, fakat her hâlükârda
Türk kardeşlerimize yardım etmek için 28 Kasım’da Ufa’dan İstanbul’a doğru yola
çıkmış bulunuyoruz.

Önce, Bahçesaray’a gelerek Gaspirinski (İsmail Gaspıralı)
ile görüştük. Oradan Sivastopol’a geçtik ve pasaport olmadan sınırı geçmek
mümkün olmadığından otuzaltı gün burada bekledikten sonra nihayet, iki Türk
pasaportu ayarlayarak, 4 Ocak’ta gizlice sınırı geçip, 6 Ocak’ta İstanbul’a
geldik. İstanbul’da “Rusyalı Müslümanlar
Derneğine”
giderek, başkan ve üyelere buraya geliş maksadını anlattık.
Derneğin tanınmış simalarından biri olan Abdurrahman’ın aracılığıyla Kızılay
teşkilâtına başvuruda bulunduk ve 10 Ocak’ta Abdürrahman ile birlikte Kızılay
Cemiyeti reisi Ömer Paşa’nın yanına gittik.

O, bizi hastanelerin birinde vazifelendirdi. Ömer Paşa ve
hastanenin başhekimi Derviş Bey, bizim Rusya’dan gönüllü olarak geldiğimizi
öğrendiklerinde çok duygulanıp, bizi takdir ettiler ve teşekkürlerini dile
getirdiler.

Bilmeniz gerekiyor ki, bu hastanede çalışan Petersburg’dan
gelme talebelerden Fatih (Rahimi), Şerif (Ahmetcanov), bizim tanınmış
yazarlardan Kebir Bekir Efendi ve Semerkandlı Adüsselam Efendi gibi gönüllüler
olduğu gibi, Rusya Müslümanlarından başka, diğer Müslüman gönüllüler de
bulunmaktadır.

Bizim vazife yaptığımız yerde yaralı sayısı 500 civarında
idi, bunlardan çoğu taburcu oluyor, fakat yerine hemen yenileri geliyor. Her
odada 20-30 yaralı olup, onlara bir iki hastabakıcısı ile, iki üç hizmetçi
tahsis edilmişti […].

Abdülgazi’den, ben zamanın behrinde 10 ruble borç almıştım,
sizden bu borcumu ödemenizi rica ediyorum. Ufa’dan İstanbul’a kadar pasaportum
olmadığı için, pek çok meşakkâtler çektim, fakat şu an vakit darlığından dolayı
bunları uzun uzun yazmam mümkün değil. Savaştan sonra ben buruda yâni
İstanbul’da kalıp, ilimle uğraşmaya karar vermiş bulunuyorum…”

Prof. Dr. Alfina Sıbgatullına

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 242