Dil ve EdebiyatTürk Dili

Kim Kime Uyacak

Ü

niversitelerimizde birçok öğretim üyesi arkadaşımız uydurma dil kullanıyor, kendilerini buna zorluyorlar. Yaptıkları işin ilme ve sağduyuya aykırı olduğunun pekala farkındadırlar, ama “öğrenciler o dili anladığı için” öyle konuşup yazdıklarını söylüyorlar. Aslında bunların yaptığı şey, hırsızlığı ortadan kaldırmak için çalmayı meşru saymaya benzer. Bilgisizliği ortadan kaldırmak için, cehaleti bilgi sayma yolunu tutmuşlarda.

Öğrencinin anladığı dille konuşmak, öğrenciyi öğrenme yükünden kurtarmak demektir. Hiç kimse doğuştan dil bilerek gelmez. Dil sonradan öğrenilen, öğrenilmesi de çok uzun yıllar alan bir bilgidir. Bizim bazı meslektaşlarımız öğrenciyi belli bir dil biliyor olarak kabul ediyorlar ve kendilerini ona uydurmaya çalışıyorlar. Aslında öğrenci, Türkçenin belki onda birini bilmekte, kendisine anlatılacak herşeyin bu cılız lügatçe içinde verilmesini istemektedir. Dikkat edilirse, bugünün öğrencileri sadece dil konusunda değil, diğer bütün bilgi konularında da aynı tutum içindedir.

Elli sayfalık bir konuyu beş sayfa halinde anlatmanızı, iki numaralı bilgisine sekiz numara vermenizi ister. Hiç devam etmediği halde vize verseniz, hatta hiçbir imtihana girmediği halde diploma verseniz bundan şikâyetçi olmaz, işte öğrencinin bu tutumu, onu kendisine uyduracak yerde kendini ona uydurmaya çalışan büyüklerinin günahıdır.

Öğrenci bir kelimeyi, bir deyimi bilmiyorsa onu öğrenmek zorundadır. Tıpkı Fransızcayı, İngilizceyi nasıl öğrenmeye çalışıyorsa Türkçeyi de öğrenecektir, öğrencinin tutumunu meslektaşlarımız çok yanlış değerlendiriyorlar. Mesele öğrencinin şöyle veya böyle bir Türkçeyi tercih etmesi meselesi değildir, öğrenci sokakta veya televizyonda öğrendiği dilden daha fazlasını öğrenmekten kaçmaktadır. Tıpkı daha fazla kitap okumaktan, daha çok derse devam etmekten, daha çok laboratuvar deneyi yapmaktan kaçtığı gibi.

Öğretimin gayesi,bilgisi olmayana bilgi vermektir.Size birşeyler öğrenmesi için gönderilen genci herşeyi biliyor sayar ve kendinizi onun seviyesine uydurmaya kalkarsanız, ona ilim yerine cehalet öğretmiş olursunuz.

Öğrenci uydurma (düzmece) kelimeleri de kendisi keşfetmiş değildir, şurada veya burada öğrenmiştir. Bir şeyin yanlışını ve kötüsünü öğrenebilen adam niçin doğrusunu öğrenmesin? Öğrencinin cahilliği hoca için mazeret haline geldiği anda okulların kapısını kapatmaktan başka çare yoktur.

 

Prof. Dr. Erol Güngör

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128