Dil ve EdebiyatTürk Dili

“Keyifli” Bir Yazı

S

orun, neden, yaşam, olay, yoğun gibi, dilden üçer beşer kelimeyi kovdukları için ister istemez çok kullanılan, bu yüzden kulakları tırmalamaya başlayan maymuncuk kelimelerden söz etmiştim. Hepsi uydurma.. Ancak uydurma olmayan maymuncuk kelimeler de var. Mesela “süper”, güzel, büyük, şâhâne, hârika, hârikulâde, benzersiz, eşsiz vb. gibi sıfatların yerine kullanılan bu kelime “gâvurca”dır.

Son günlerde “mega” diye bir de arkadaş edindi. Ama ben bu yazımda, uydurukça ve “gâvurca” olmadığı halde herkesin dilinde gezinen yeni bir maymuncuk kelimeden bahsetmek istiyorum: “Keyifli”.

Entellerden özel televizyon kanallarının yeniyetme sunucularına kadar, önüne gelen bir keyifli tutturmuş gidiyor. Keyifli aşağı, keyifli yukarı. “Geçenlerde bir film seyrettim, çok keyifliydi”, “Keyifli bir kitap”, “Söyleşiyi dinlemeliydin, çok keyiflenirdin!” vb.

Neden herhangi bir kelime birden herkesin kullanmak için hususi gayret sarfettiği gözde bir kelime haline gelir? Bazı insanlar niçin bazı kelimeleri statü sembolü olarak görürler? Başka ülkelerde de böyle tuhaflıklar yaşanır mı? Doğrusu cevaplandırmakta zorlandığım sorulardır bunlar.

Adam keyifli dediği zaman kendisini daha imtiyazlı bir konumda hissediyor olmalı. Üstelik ağızlarını açtılar mı “yaşam”ların, “sorun”ların, “olanak”ların döküldüğü adamlar, beğendikleri, hoşlandıkları, sevdikleri, takdir ettikleri her şeyi keyifli buluyorlar. “Keyifli”nin “keyfi yerinde” demek olduğu halde, “keyif verici” mânâsında kullanılması ise ayrı bir konu.

Efendim, bu keyif dedikleri Arapça bir kelimedir ve aslı “keyf”tir; sağlık, canlılık, iç rahatlığı, hoşça vakit geçirme gibi mânâlara gelir. “Bugün keyfim yok” derseniz, kendinizi iyi hissetmediğinizi söylemiş olursunuz. “Keyfimi bozmayın”, “dokunmayın keyfime” gibi sözler, “rahatımı kaçırmayın” demeye gelir. Keyfine düşkün adamlar, dünya yıkılsa hoşça vakit geçirmenin yolunu bulanlardır.

“Keyif sürmek”, “keyif çatmak”, “keyfine bakmak”, “keyif kekâ” gibi deyimler ise, bu kelimenin Türkçe’de daha çok zevk-perestliği, hazcı, hedonist dünya görüşünü ifade ettiğini göstermektedir. Keyif’in argoda esrar mânâsına gelmesi, ayrıca alkollü içkiler ve esrar gibi “keyif verici” maddeler (yani mükeyyifât) kullanıldığında yaşanan durumun aynı kelimeyle ifade edilmiş olması bu görüşümüzü doğrulamaktadır. Çakırkeyif ise yarı sarhoşluk halini anlatır.

Anadolu’da “keyif eşekte olur” diye bir sözün bulunduğunu ve hâlâ kullanıldığını geçenlerde bir dostum söyledi. “Ehl-i keyfe keyf verir kahvenin kaynaması” mısraıyla başlayan meşhur beytin ikinci mısraında da eşekten söz edildiği herkesin malumudur.

Dahası var: “Keyif benim, köy Mehmet Ağa’nın”, “Keyfi çatmış, masurayı atmış”, “Keyfin nasıl? Adamına göre!”, “Keyfine danış!” gibi atasözleri ve deyimler, bir çeşit sorumsuzluğu, kural dışılığı, toplum karşısında umursamazlığı ifade etmektedir.

Görüldüğü gibi, önüne gelenin bilir bilmez kullandığı keyif kelimesinin son derece geniş bir semantik alanı vardır. Peki dillerinden keyifli’yi düşürmeyen statü avcıları bu zenginliği farkında mıdırlar dersiniz? Hiç sanmıyorum. Fakat keyif’in bütün mânâ katmanları, onlar farkında olmasalar da keyifli’de mündemiştir.

Eğer dikkat edilirse, keyifli kelimesini bugünkü mânâsında ilk kullananlar, bütün sosyal iddialarından vazgeçmiş, inandıkları her şeyin yerle bir olduğunu gördükleri için “boşvermiş” eski solcu, yeni “seçkinci” aydınlardır. Artık peşinde koşacakları bir dâvâ kalmadığına göre, yapacakları en iyi iş, dünyanın keyfini çıkarmak, her şeyden bir çeşit “esrar keyfi” alıp hoşça vakit geçirmek, bu arada keyiflerini kaçıran bütün değerleri büyük bir keyifle dinamitlemektir.

Bakalım, ne kadar sürecek bu keyif?

Beşir Ayvazoğlu

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128