en, 15 Şubat 1932 Pazartesi günü, Ağrı ilinin Doğubayezit
kasabasında doğmuşum. Ailece, Van’ın Müküs (Bahçesaray) kasabasına bağlı Arvas
(Doğanyayla) köyündeniz. Muhitimizde, bu köyün adına izafetle “Arvasî” ler olarak tanınırız. Soyadı
Kanunu çıktıktan sonra, köyümüzün adı, soyadımız oldu.
Babam, Van Gümrük Müdürlüğü’nden emekli Abdulhakîm Efendi,
annem, ev kadını Cevahir Hanım’dır. Biri benden büyük beş kardeşim var…
Evliyim, halen beşi hayatta altı çocuk babasıyım.
İlkokula Van’da başladım, Doğubayezit’te bitirdim. Ortaokula
Karaköse’de başladım. Erzurum’da bitirdim. Daha sonra Erzurum Erkek Öğretmen
Okuluna (sonradan Nene Hatun Kız Öğretmen Okulu oldu) kaydoldum. 1952 yılında
ilkokul öğretmeni olarak hayata atıldım.
Üç yıl ilkokul öğretmeni olarak çalışıp askerliğimi yedek
subay olarak tamamladıktan sonra, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedegoji
Bölümü’ne kaydoldum. 1958 yılında oradan mezun olarak muhtelif öğretmen
okullarında ve enstitülerinde pedegoji öğretmenliği yaptım. Böylece, vatanıma
binlerce, hatta onbinlerce öğretmen yetiştirmek fırsatını buldum.
Çalıştığım bu okulları, şöyle sıralayabilirim: Van Alparslan
İlköğretmen Okulu, Savaştepe İlköğretmen Okulu, Balıkesir Necati Eğitim
Enstitüsü, Bursa Eğitim Enstitüsü, İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü…
Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet
bilen, büyük Türk Milleti’ni iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve
böylece “İslam’ı gaye edinen”
Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim.
Benim milliyetçilik anlayışımda, asla ırkçılığa, bölgeciliğe
ve dar kavmiyet şuuruna yer yoktur. İster azınlıktan gelsin, ister çoğunluktan
gelsin, her türlü ırkçılığa karşıyım.
Kişi Kavmini Sevmekle Suçlanamaz
Bunun yanında, Şanlı Peygamberimiz’in “Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz“,
“Kavmin efendisi kavmine hizmet
edendir” ve “Vatan sevgisi
imandandır” tarzında ortaya koydukları yüce prensiplere bağlıyım Öte
yandan, İslam’ın, yakından uzağa doğru bir fetih ruhu ile bütün beşeriyeti
“tevhid bayrağı” altında bütünleştirmeye
çalışan bir ilahi sistem olduğunu da asla unutmuyorum.
Yine, Şanlı Peygamberimiz’in: “İlim İslam’ın kaybolmuş malıdır, nerede bulursa almalıdır“,
tarzında formülleştirdikleri mukaddes ölçüye bağlı olarak hızla “muasırlaşmak” gereğine inanmaktayım.
Bu, Türk-İslam kültür ve medeniyetinin yeniden doğuşu (rönesansı) olacaktır.
İslam’dan zerre taviz vermeksizin, yepyeni “kadrolar” ve “müesseseler” ile zamanımızın bütün
meseleleri, vahyin, peygamber tebliğlerinin ve “sünnet yoluna” bağlı büyük müctehidlerin açıklamalarının
ışığında, yeniden bir tahlile ve terkibe tabi tutulabilir.
İnanıyorum ki, hem Türk olmak, hem Müslüman olmak, hem de
muasır dünyaya öncülük etmek mümkündür. Ecdadımız, bütün tarihleri boyunca,
bunu denediler ve başarılı oldular. O halde, bizler niye bu tarihi misyonumuzu
yerine getirmeyelim?
Asla unutmamak gerekir ki, “yabancı ideolojiler“, yabancı ve istilacı devletlerin fikir
paravanalarıdır, milletleri içten vuran sinsi tuzaklardır. Bunu bildiğim ve
buna inandığım içindir ki, Türk Devletini bölme ve Türk Milletini parçalama
oyunlarına ve terkiplerine karşı durmayı, büyük bir namus ve vicdan borcu
bilmekteyim. Hele, bir Doğu Anadolu çocuğu olarak doğduğum ve büyüdüğüm bölge
etrafında döndürülmek istenen hain niyetlere ve kahpe terkiplere karşı, elbette
kayıtsız kalamazdım.
Beni yakından tanıyanlar, bütün hayatımı ve çalışmalarımı
Türk-İslam Ülküsü’ne vakfettiğimi elbette bilirler. Beni, bu mukaddes yoldan
döndürmek için, ne oyunlara, ne tertiplere ve ne kahpeliklere maruz bırakıldığımı,
bir Allah bilir, bir de ben… Şüphesiz, bu oyunlar bitmemiştir ve kolayca
biteceğe de benzemez.
Kesin Olarak İman Etmişim ki…
Kesin olarak iman etmişimdir ki, “Müslüman Türk Milleti ve
onun Devleti güçlü ise İslam Dünyası da güçlüdür”. Aksine bir durum varsa, bütün
Türk Dünyası ile birlikte İslam Dünyası da sömürgeleşmektedir. Galiba, bu
durumu, en iyi idrak edenler de düşmanlarımızdır. Onun için, bütün İslam
Dünyası’nı esir almak isteyen “şer
kuvvetlerinin” ilk hedefi “Türk Devleti” ve “Türk Milleti” olmuştur.
Tarihten ibret almasını bilenler, bunu ayan beyan göreceklerdir. Durum,
günümüzde de aynıdır.
Onun için diyorum ki, Türk Devletini yıkmak ve Türk
Milletini parçalamak isteyen bölücüler, yalnız “Türklüğe” değil, “İslam’a”
da ihanet etmektedirler.
Seyyid Ahmet Arvasi