Türkistan

Bulgar Şehri Neresi?

R

resimuslar Bolgar diyor.

Bulgar… Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin İdil Nehri üzerindeki en eski meskûn mahallerden birisi. İdil Ön Bulgarları adı verilen Kıpçak Türkleri 922 yılında Alamuş Han zamanında İslamiyet’i kabul ettiler. Karahanlı Devleti’nden sonra İslamiyet’i kabul eden ikinci Türk devleti İdil Ön Bulgar Devleti’dir.
 
Daha sonraları Altın Orda ve Kazan Hanlığına bağlı bir şehir olarak varlığını sürdüren bu antik şehir bir açık hava müzesi hususiyetindedir. Bizler, Kazan şehrinden bir feribota binerek iki buçuk saat uzaklıktaki bu şehre İdil-Volga Nehri üzerinden ulaştık. Hemen ifade edelim 3.500 km uzunluğundaki bu nehre Türkler İdil/İtil, Ruslar Volga diyor. İdil’e nehir desek de İstanbul Boğazı’nın dört katı genişliğinde bir denizi andırıyor.
 
Antik Bulgar şehri, İdil’in kıyısına kurulmuş. Anında bir Türk -İslam şehri olduğunu anlıyorsunuz. İslam ilimleri müzesinden, İslam İlimleri Fakültesine bir canlı hayat var. Özbekler, Tatarlar, Türkmenler akın akın burayı ziyarete geliyorlar.
 
Önce “Beyaz Cami” adı verilen muhteşem mimariyi ziyarete gidiyoruz. Geniş bir sahaya inşa edilmiş bu camide günde beş vakit ezan okunuyor. Bir külliye şeklinde inşa edilmiş. Hemen yanı başında İslam İlimleri Enstitüsü var. Bu cami insanlarla dolup taşıyor.
 
Biz camiye vardığımızda cuma namazı eda olunuyordu. Açıkçası Rusya’nın ortasında duyduğum bu ezan sesiyle irkildim. Atalarımızın aziz ruhlarına Fatihalar gönderdim. Bulgar antik şehri rüya gibi güzel ve hatıralıydı. Hangi tarafa baksam tarihten bir iz, bir eser buradayım diyor.
 
Az ileride bir İslami ilimler müzesi var. Burada el yazısıyla çoğaltılmış sayısız Kur’ân-ı kerim sergileniyor. Dünyanın en büyük Kur’ân-ı kerimi de burada. İki buçuk metre ebatındaki nüshanın yaprakları ipekten hususi bir kâğıt olup kapağı değerli taşlarla işlenen malakit kaplamalı. Kutsal kitabımız bu boyutuyla Guinness Rekorlar Kitabı’na da girmiş. 
 
Müzede İdil Ön Bulgarlarına, Kazan Hanlığına ve Altın Orda Devleti’ne ait pek çok resim ve figür var. Kılıç kuşanma, düğün, elçi kabul etme, kurultay gibi törenlere ait bu resimlerin hemen hemen tümünde Hanların yanında hanımlarını da görüyoruz.
 
Yine İdil Nehri boyunca çeşitli arkeolojik kazılar yürütülmüş ve ortaya çıkan eserler nehir kıyısında sergileniyor. Her yer buram buram Türk ve islam kokuyor.
 
Nehir boyunca gezinti alanları meydana getirilmiş. Çürümeyen ahşap zeminler, ferforje kenarlıklar, ahşap banklar, birbirinden güzel mekânlar, nehir boyunca önünüzden akıp gidiyor. Nerede duracağınızı, nerede soluklanacağınızı bilemiyorsunuz, her şey öyle güzel öyle büyüleyici.
 
Tarihî eserleri gezdikten sonra bir de fayton gezisi yapıyoruz. Bu geziyi yaparken yanımızda Tatar kızı Kamila /Kamile var. Kamila, Udmurd Cumhuriyeti’nden Kazan’a çalışmaya gelmiş 26 yaşında bir genç kız. Kamila’nın hem İslami anlamda hem de ahlaken ismiyle müsemma tavır ve davranışları bizleri çok şaşırttı. Ben babaannemle ramazan ayında oruç tutarım diyor, sonra köy halkına babaannem her sene iftar yemeği verir diye ekliyor…  
 
Kamila’ya Tatar gençlerin İslami yaşantısı hakkında sorular yöneltiyorum. Şu sözleri beni şaşkına çeviriyor:
 
-Bir Tatar kızı, başını kapattıktan sonra beş vakit namazını kılar, erkeklerle görüşmez, ellerini tutmaz, sigara içmez. Biz Tatarlarda kadının sigara içmesi çok ayıptır. Mesela İstanbul’da gördüm, sizin başı kapalı kızlarınız ellerinde sigara ile dolaşıyor, erkeklerle el ele geziyorlar, nargile içiyorlar!!!
 
Hasılı Bulgar şehrinde vakit tez bitiyor ve yine feribotla Kazan’a dönüyoruz.

İlgili Gönderiler

1 / 63