TarihTürk Devletleri

Karahanlılar

8

40 -1212
târihleri arasında Türkistan ve Mâverâünnehir’de hâkimiyet kuran ilk
Müslüman Türk devleti. Karluk, Çiğil, Yağma ve diğer Türk boylarından
meydana gelen Karahanlılar Devleti, devrin İslâm kaynaklarında
El-Hakâniye, El-Hâniye, Âl-i Afrasiyâb; başka eserlerde de, Alp-ilig
Hanlar, Arslan-Buğra Hanlar ünvânlarıyla anılır.

   Karahanlılar
tâbiri, batılı şarkiyatçılar tarafından, bu sülâlenin Kara ünvânını çok
kullanmaları sebebiyle verilmiştir. “Kara”, Türkçede, kuzey yönünü
işaret etmesinin yanında, büyüklük ve yükseklik de ifâde eder.

  
Karahanlılar Devleti, 840 senesinde Uygur Devletinin Kırgızlar
tarafından yıkılmasıyla, Orta Asya bozkırlarında Bilge Kül Kadir Han
tarafından kuruldu. Kadır Han, Mâverâünnehr’i almak isteyen Sâmânîler
Devleti ile mücâdele etti. Karahanlıların başlangıç dönemi ilmî yönden
pek açık değildir. Kadır Handan sonra iki oğlundan Bazır Arslan Han,
Balasagun’da Büyük Kağan olarak, kardeşi Oğulçak Kadir Han ise, Ortak
Kağan olarak Taraz’da devleti idâre ettiler.

   Oğulçak Kadir
Han, Sâmânî Hükümdârı İsmâil bin Ahmed ile devâmlı mücâdele etti.
Sâmânîler, 883 senesinde Taraz’da devleti ele geçirince, Oğulçak
Kaşgar’ı merkez yapıp, Sâmânî hâkimiyetindeki bölgelere akınlara
başladı. Bu akınlar sırasında Oğulçak Kadır Hanın yeğeni Satuk,
Karahanlılara sığınan Ebû Nâsır adlı Sâmânî şehzâdesi veya Müslüman din
adamları ile tanışarak, İslâm dînini kabul etti.

   Satuk, amcası
Oğulçak’a karşı Müslümanlardan da yardım alarak taht mücâdelesine
girişti. Onuncu asrın başlarında taht mücâdelesini kazanan Satuk Buğra
Han, Karahanlı hükümdârı olarak İslâmiyeti kabul ettiğini îlân etti.

  
Nûh aleyhisselâm’ın oğlu Yâfes’in torunları olan Türkler,
hükümdârlarının Müslüman olmasından sonra fıtratlarındaki temizlik ile
seve seve ve büyük topluluklar hâlinde en son ve en mütekâmil din olan
İslâmiyeti topluca kabul ettiler. Sekizinci asırda Müslümanlarla
tanışıp, içlerinden kısmen bu dîni kabul edenlerin bulunduğu, Türklerin
10. asırda topluca İslâmiyeti kabûlü, netîce îtibâriyle târihteki birçok
hâdiseye yön vermesi bakımından pek önemlidir.

Abdülkerîm Adını Aldı

  
Müslüman olunca, Abdülkerîm adını alan Satuk Buğra Han, doğudaki
amcasına karşı mücâdelesinde, Müslüman gönüllülerden de faydalandı.
Abdülkerîm Satuk Buğra Han, 995 senesinde vefât edince Artuç’a
defnedildi. Yerine oğlu Mûsâ hükümdâr oldu. Onun çok kısa sürdüğü
anlaşılan saltanatından sonra hükümdâr olan kardeşi Baytaş Arslan Han,
doğu kağanı Arslan Hanı mağlûb ederek sülâlenin bu kolunu ortadan
kaldırdı ve bütün Karahanlıları birleştirdi.

   Büyük evliyâ
Ebü’l-Hasan Muhammed’in yardımı ile ülkenin doğusundakiler de Müslüman
oldular. Baytaş Arslan Han, Karahanlı ülkesinde İslâmiyetin yayılması
faaliyetlerini tamamlayınca, komşu Türk boylarını hak dîne dâveti
kendisine gâye edindi.

   Baytaş’tan sonra oğlu Ebü’l-Hasan Ali
hükümdâr oldu. Bu dönemde devletin batı kısmını kardeşi Buğra Han Harun
idâre ediyordu. Buğra Han, 990 senesinde İsbicâb’ı zaptedip, 992
senesinde Sâmânîlerin merkezi Buhâra’ya girdi. Böylece Horasan ve
Mâverâünnehir, Karahanlıların eline geçti. Şihâbüddevle ve Zâhirüdda’vâ
gibi İslâmî ünvânlar kullanan Buğra Han, Kaşgar’a dönerken 996 yılında
vefât etti. YerineAhmed bin Ali geçti. Halîfe tarafından tanınan ilk
Karahanlı hükümdârı Ahmed Handır.

   Ahmed Han zamânında,
Sâmânîler ve onlara bağlı devletçiklerle Karahanlı münâsebetini,
devletin batı kısmını idâre eden İlig Han ünvanlı Nâsır bin Ali
sağlıyordu. Özkent’te oturan Nâsır, 996 senesinde Sâmânî
kumandanlarından Fâik’in teşvikiyle bu ülke topraklarına sefer
düzenledi. Fakat Gazne Hâkimi Sebüktekin’in aracılığı ile bu iki devlet
antlaşma yaptı. Bu antlaşmaya göre Sâmânîler, Seyhun sâhasını Katvan
Çölüne kadar Karahanlılara bırakıyor, Fâik de Semerkand vâlisi oluyordu.

   Nâsır, 999 senesinde Buhârâ’yı zaptederek, Sâmânî Hânedânı
mensuplarını Özkent’e götürdü. Nâsır Han, Gazneli Mahmûd ile anlaşınca,
Ceyhun Nehri iki devlet arasında sınır kesildi. Ayrıca Mahmûd Han,
aralarındaki dostluğu kuvvetlendirmek için Nâsır’ın kızı ile evlendi.
Nâsır, Sâmânîlerin bütün mîrâsına konmak ve Horasan’ı ele geçirmek
istiyordu. Bu yüzden Gazneli Mahmûd’un Hindistan Seferinden faydalanarak
iki koldan Horasan’a girdi ise de mağlub oldu.

   Hânedân
mensubu Hotan Hâkimi Yûsuf Kadır Handan yardımcı kuvvet alıp,
Gaznelilere karşı yeniden askerî harekâta geçti. 1006 senesi Ocak ayının
beşinde, Sultan Mahmûd’a mağlub oldu. Bu başarısızlık, Karahanlılar
arasında âile kavgalarına yol açtı. Nâsır, bağımsızlığını îlân etmek
istedi. Nâsır’a karşı Büyük Kağan Ahmed Han, Gazneli Mahmûd’a mürâcaat
ettiyse de, Nâsır bin Ali 1013 senesinde vefât etti. Yerine Arslan İlig
ünvânıyla kardeşi Mensûr bin Ali geçti. Büyük Kağan Ahmed Arslan Hanın
hastalığında kendisini Büyük Kağan îlân eden Mensûr Han, kardeşi
Muhammed’e de Arslan İlig ünvânını verdi.

   Ahmed  Arslan Han,
Ortak Kağan Yûsuf  Kadır Han ve Ali Tigin ile birlik olup, hânedanlık
kavgasına son vermek için harekete geçti. Ali Tigin, Mensûr’a esir
düştü. Yedisu bölgesine yapılan düşman hücûmuna karşı hasta yatağında
mücâdele eden Arslan Han, Balasagun’a sekiz günlük mesâfede, yüz bin
çadırdan fazla gayri müslim göçebeyi mağlub etti. Tufan’a kadar tâkib
ederek ülkesini korudu. Ahmed Han bu seferden dönüşünde 1017 senesinde
vefât etti.

   Ahmed Handan sonra, Büyük Kağan olan Mensûr
Arslan Han ise, 1024 senesinde kendi isteği ile saltanatı Yûsuf Kadır
Hana bıraktı. Bu sırada Selçuklulardan yardım alan Ali Tigin, Buhârâ’yı
zaptetti. Yûsuf Kadır Hana karşı kardeşleri Ahmed ve Ali birleştiler.
İkinci Ahmed kendisini 1004’te Muizüddevle lakabıyla büyük kağan îlân
etti. Kardeşi Ali ise, Arslan İlig oldu.

   İkinci Ahmed  Arslan
Han; Balasagun, Hocend, Ahsikas, Fergana ve Özkend’e hâkim oldu. Yûsuf
Kadır Han, Gazneli Mahmûd ile görüştü. İki Müslüman Türk Devleti
arasında dostluk bağları, evlenme yoluyla da kuvvetlendirildi. Bu
görüşmede Karahanlıları ilgilendiren meselelerin yanısıra, Arslan bin
Selçuk ve emrindeki Oğuzların da Horasan’a nakledilmesi husûsunda karâra
vardılar.

   Sultan Mahmûd, bir fırsatını bulup, Arslan bin
Selçuk’u yakalattı ve Hindistan’da Kalincâr Kalesine hapsettirdi. Bu
sırada Ali Tigin bozkırlara kaçtı ve Mahmûd’un ülkesine dönmesi üzerine
tekrar Buhârâ ve Semerkand’a hâkim oldu. Yûsuf Kadır Hanın 1032
senesinde vefâtıyla oğulları Süleymân, Arslan Han; Muhammed de Buğra Han
ünvânlarıyla devletin idâresini ele aldılar. Bu sırada Ali Tegin de
Mâverâünnehir’de kendisini Tavgaç Kara Buğra Kara Hakan îlân etti.

  
Karahanlı Hânedânı arasında kıyasıya devâm eden mücâdele netîcesinde,
1042 yılında ülke kesin olarak ikiye ayrıldı. Nâsır bin Ali’nin
oğullarından Muhammed Arslan, Kara hakanlık mevkiinde Büyük Kağan ve
İbrâhim de Tavgaç Buğra Kara Hakan ünvânını alarak Batı Karahanlılar
Devletini meydana getirdiler. Yûsuf Kadır Hanın oğulları da Doğu
Karahanlı Devletini idâre ettiler.

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 63