Dil ve EdebiyatTürk Dili

İşaretleri Değiştirmek

Yol işaretleri değiştirilirse, trafik ne hâle gelir? Karmakarışık olur, arabalar birbirine girer ve yüzlerce insan ölür. Telefonda yanlış bir rakam çevirseniz, karşınıza bir başkası çıkar. Karmaşık bir işaretler sistemi olan dil de öyle. Bu millet, tanzimat’tan sonra “hürriyet” kelimesine mukaddes bir mânâ vermiştir. Onu halkın kafasına yerleştirmek için yüzlerce şiir, makale, hikâye, hatta piyes yazılmıştır. Bu kelime telâffuz edilince herkesin kafasında ona bağlı fikirler, eserler, kahramanların hayali uyanmıştır.

 

Fakat Türkiye’de demokrasi başlarken biri çıkmış, bu zengin çağrışımlı kelimenin yerine uydurma “özgürlük” kelimesini uydurmuştur. Devlet, okul kitaplarında “hürriyet” kelimesini “özgürlük” ile değiştirmiş böylece yüz yıllık bir geleneği olan bir kavramın muhtevasını boşaltmış çıplak, zıpçıktı, kendisinden başka sadece densizleri hatırlatan bir teneke-kelimeyi madalya diye yakalara asmıştır.

 

Cumhuriyet devrinde belli bir tarihten sonra yetişen nesilleri eski kültürden uzaklaştırmayı gaye edinen insanlar, milyonlarca insanın bildiği kelimeleri değiştirmeye kalkmışlardır. Türkçe’de karşılığı bulunmayan kelimelere Türkçe karşılık bulmak faydalı, müspet bir iştir. Fakat düşünce trafiğini düzenleyen kelimelerin hoyratça değiştirilmesi Türkiye’de nesillerin kafasını karıştırmış, kültür akışına sekte vurmuş, kavram kargaşalığı doğurmuştur.

 

Bu oyunu oynayanların büyük bir kısmı, Türk milliyetçiliğine düşman olan şahıslardır. Başlangıçta halka inmek maksadım güden dilde sadeleşme hareketini aşırıya götüren, çığırından çıkaran onlardır. Paskal “Kleopatra’nın burnu biraz eğri olsaydı dünya tarihi başka olurdu” der. İyi ile kötü, güzel ve çirkin arasında bazen kıl payı fark vardır. Aslında güzel ve iyi olan bir şey, küçük bir saptırma ile kötü, çirkin ve zararlı olabilir, “Öztürkçe” tarih ve milli kültür düşmanlarının elinde bir beyin yıkama vasıtası haline gelmiştir. Eline baltayı alan yüzlerce yıl dantelâ gibi işlenen Türk kültürünü yıkmış harabeye çevirmiştir.

 

Faciayı düşününüz: bugünkü nesiller içjn Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Halide Edib, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Peyami Safa, Ahmed Hamdi Tanpınar, hattâ Sait Faik’in eserleri anlaşılmaz, hale gelmiştir. Bir milletin kütüphanesi ancak böyle yıkılabilir. Bugünün öğrencilerine bu yazarlardan birinin eserini veriniz, mânâsını anlamadığınız kelimelerin altını çiziniz deyiniz, sayfaların simsiyah olduğunu göreceksiniz.

 

Suç elbette gençlikte değildir, onlara tarihî ve millî kültür kaynaklarına gitmeyi engelleyen kötü maksatlı maarif çilerdedir.

 

Bununla beraber insanı teselli eden bir taraf vardır: Dil yeniden öğretilir ve kelimelerin içinde güzel olan fikirler yeniden canlandırılır. Yazıya geçen duygular ve düşünceler ölmez.

 

Okullarımızda eski eserlerimizin dili öğretilmeye başlayınca millî kültür kaynaklan yeniden gürül gürül akmaya başlayacaktır. Ben bundan asla şüphe etmiyorum.

Prof. Dr. Mehmet Kaplan

Kaynak

İlgili Gönderiler

1 / 128