ski Diplomat ve Büyükelçilerimizden Oğuz Gökmen’in Osmanlı Devletinin kuruluş yıl dönümü münasebeti ile Türkiye Gazetesi’nde yazdığı makalade özetle şöyle diyordu. Editör
Osmanlı denilince akla gelen yüzlerce yıl dünyanın üç büyük kıtasında hükümran olmuş, oralarını din, dil, nesep, mezhep farkı gözetmeden ve şimdilerde olduğu gibi henüz, insan hakları hukukunun üstünlüğünü, Demokrasi gibi kavramların ağızlarda çiğnenmediği dönemlerde insanca, hakça, adalet ve eşitlik üzere gül gibi yönetmiş, bir millet ve Devlet akla gelir, bu düzene de Pax Ottomana denilirdi. Bunun yanlış anlaşılmaması için de parantez içinde eş anlama gelen Turcica eklenirdi.
Amerika’dan tutunuz Avrupa Birliği diyerek dünyaya yeni bir düzen vermeye çalışan Fransa- Almanya ikilisine, Rusya Fedarasyonu’na varıncaya kadar herkes Balkanların, Orta Doğu’nun bugünkü acıklı haline bakarak bir zamanlar buralarını gül gibi yönetmiş bir ‘Osmanlı tılsımı’ aramaktadır.
Daha önce yazdım, fırsat düşerse bıkmadan yine de yazarım. Toprağı bol olsun. Mareşal Tito bir gün o tarihlerde oralarda Büyükelçi olan bu satırların yazarına; “Biz çeşitli dil, din ve kökenden bu 6 ayrı milleti bir arada yönetebilmeyi siz Osmanlı’lardan öğrendik!”
Benzerini Macarlar da hala söylerler: “ Eğer Türkler gelmese idi biz Macarca konuşmayı bile unutmuş olacaktık!..” derler.
Tarihi sevenler bilirler, Orta Macaristan Kralı kendi özel mührünü Türkçe olarak kazdırmıştı. Meali şöyleydi; “Muhibbi Devleti al Osmanım; İtaat üzereyim emre: Kralı Orta Macar’ım, Namım Karoly İmre!..
Yani ben, “Osmanlı Devleti’nin dostuyum, onun emirlerine itaat ederim. Orta Macaristan Kralıyım. Adım da Karoly İmre!” diyor mühründe adam!.
Oğuz Gökmen